Bir yolda ne kadar çok ilerlersek, dönmek o kadar zor oluyor ve bir U dönüşü yapmanın getireceği sonuçları artıyor. Her zaman hayır, diye bağırıp devam etmeyi reddedeceğimiz bir nokta oluyor. Bu noktayı kaçırırsak, sonraki anların her
biri daha karmaşık bir hal alıyor ve neden daha önce hayır demediğini açıklama gereğini beraberinde getiriyor. Sonunda artık buna cesaret edemediğimiz bir zaman geliyor. O kadar ilerlemiş oluyoruz ki geri dönmek imkansiz oluyor. En azından tamamen itibarımızı yitirmeden geri dönmemiz mümkün olmuyor. O yüzden dişimizi sıkıp yürümeye devam ediyoruz ve vicdanımızın
sesini duymamak için ıslık çalıp mırıldanıyoruz. Benim yaptığım da buydu.
Hayatlarını belli bir yere getirmek için muazzam şeylere ihtiyaç duyan insanlara her zaman dikkatli yaklaşırım, sizin durumunuzda bu geniş bir arazi parçası. Genelde bunlar kendilerini kandıran insanlar oluyor. Henüz büyük başarılar elde edememelerini, koşulların kendilerinin aleyhine olmasına bağlıyorlar. Gerçek başarı öyküleri ise farklı. İnsanlar ellerinde hiçbir şey olmadan işe başlıyorlar ve sonunda her şeye rağmen bir şey başarmayı beceriyorlar.
Bir ara kabuğundan çıkmalısın. Yaralanmaktan o kadar korkuyorsun ki yaşamaya cesaret edemiyorsun. Belli bir noktadan sonra bu seni çöküşe götürecektir...
Düşünceler bölünür,başka yönlere kayar,kaybolur ve mantıklı sonuçlara varmaz. Yazidaysa kaçacak hiç bir yer yoktur. Yazmak insanı konsantre olmaya ve söylenilemeyen şeyi tam olarak ifade etmeye zorlar.
Bu gerçekten şu anda, yirmi birinci yüz yılda hâlâ bir sorun muydu? Bir erkek, eğitimli, zeki bir erkek hâlâ yanındaki kadının ondan daha başarılı olmasına dayanamıyor muydu? Bunu kabul etmesi mümkün değil miydi?
“Bu gerçekten şu anda, yirmi birinci yüz yılda hala bir sorun muydu ? Bir erkek, eğitimli, zeki bir erkek hala yanındaki kadının ondan daha başarılı olmasına dayanamıyor mu ? Bunu kabul etmesi mümkün değil miydi ?“