Otorite temel bir gereksinimdir. Çocuklar, kendilerine yol gösterecek ve güven verecek bir otoriteye gerek duyar. Yetişkinler açısından, otorite olmak kendilerini bütünleyen temel bir öğedir; onlar için otorite, diğerlerine gösterdikleri ilginin bir ifadesidir. Hep bu deneyimden yoksun kalacağımızdan korkarız. Odysseia, Kral Lear ve Buddenbrooks gibi yapıtların tümü de otoritenin zayıflayışı ya da parçalanışını konu alır. Günümüzde otoriteye ilişkin bir başka korku
daha vardır: Var olan otoritenin kendisinden duyulan korku. Aile içinde olsun, genel olarak toplumda olsun otoritenin özgürlüklerimize yönelik bir tehdit olmasından korkmaya başladık. Tam da otoriteye gereksinim duyulması bu modern korkuyu iki katına çıkarır: Birilerinin bize bakmasını çok istiyoruz diye özgürlüklerimizden vazgeçecek ve köle gibi bağımlı mı olacağız?
"La Boétie, insanların, tembelliklerinden ötürü ve güvenli küçük zevkler peşinde koştukları için gönüllü olarak köle olduklarını savunuyordu.
Büyük Engizitör ise "İnsan bir asi olarak doğar" demektedir. Disiplinsiz, tamahkâr, yalnızca kendisini düşünen, Hobbes'un anlattığı türden bir hayvan.
Öte yandan bu isyankârlık kendi kendini yıkıcı bir nitelik taşır; Hobbes'un hayvanı kendini bile denetleyemez. Bu durum karşılıklı yıkıma yol açar; hayvanlar birbirlerini öldürür ve geriye kimse kalmaz. Bu nedenle, kendilerinden yüce bir kişi ya da ilke ararlar; bu korkunç yok etme iznine, yani özgürlüklerine son verecek birini ararlar. "
Tıpkı bir babanın çocuğu üzerinde terör estirmesi gibi küçük bir kasabanın belediye başkanı ve ileri gelenleri de herkesin birbirini tanıdığı bir toplum üzerinde terör estirebilir..