Cervantes’e ait elimdeki son kitap. Aslında eğlenceli bile sayılabilirdi. Malum esaret yılları, tek kol da kullanılamıyor. Esirliği bile rahat yaşıyor adam. Neyse, bir şey demedik.
Bu tiyatro metninde III. Murat ile İspanyol esir bir cariye, o cariyeye de gönül veren ve kadın kılığında hareme giren adam ile yan karakter arasındaki macera bütününü okuyoruz.
İlginçtir, sanırım bir şeyler kafada dank etti, katı bir Osmanlı profili çizen yazar bu sefer daha ılımlı, daha romantik bir tasvir yapıyor. Gerek esir oluşu gerekse esirken ona yapılan muamele ve biraz da inancını rahatça yaşıyor oluşunun şaşkınlığından tüm hırsını attıktan sonra daha ılımlı bir kitaba dönmüş olabilir.
Din olayını neden kattın derseniz, Murat, Katalina’ya o kadar aşık olmuş ki, dinini değiştirmese bile onunla evlenmek istediğini, Katolik olarak yaşayabileceğini söylüyor. Çizilen katı profillerde bir din dayatması her daim olurken bu sefer özgürlük sunulmasından yola çıkarak böyle düşündüm diyebilirim.
Farklı bir pencereden bakabilir miyiz? Evet. Bambaşka milletten olsun kendi milletinden olsun birisi gelecek de bir ülkenin kralına karşı rahatça konuşacak, aşağılar gibi davranacak, geldiği yer önemli değil. Bunu bir padişaha yahut krala yapmak. Buralar sanki biraz abartı ama çok da takılmıyorum çünkü işin için de aşk, sevgi gibi inanılmaz kavramlar olunca mantık aramak saçma oluyor.
Çok ahım şahım bir eser olmasa da bir dönemi, başka birinin gözünden okuyoruz aslında ve bana göre en değerli kısım da tarihimizin dışarıdan nasıl göründüğü konusu olabilir. Hepimize iyi okumalar dilerim..