Derler ki, yılın belli bir gününde Edirnekapıdaki Mihrimah’ın üstünde güneş batarken Üsküdar'daki Mihrimah’ın üstüne ay doğar.
Bu da bu söylenceye benzer doğa öyküsünü Mihrimah adının anlamıyla, ʻgüneş ve ay'la, birleştirir.
Öykü kısaca şöyledir:
XVIII. yüzyılda yaşayan Keçeci Hayrettin Efendi, vara yoğa para harcamayan, canının çektiğini yemeyen eli sıkı bir adammış.Bir lokantanın önünden geçerken canı yemek isterse lokantaya girer, yemekleri gözden geçirdikten sonra dışarı çıkarmış. Ardından, hemen, kendi kendine gülümser: "Sanki yedim" diyerek, yemeğe harcaması gereken parayı ayırıp kesesinden bir kenara koyarmış. Bu iş yıllarca sürmüş. Sonunda biriktirdiği bu paralarla bir cami yaptırmış. Yaptırdığı cami de bu yüzden "Sanki Yedim" adını almış.
İstanbula yakın en güzel yerin Kağıthane olduğu, kuşku duyulmaz bir gerçektir.Avrupalılar buraya “tatlı sular vadisi”derler.Bu ad şairane olduğu gibi,buraya yakışıyor da.