Birini sevdiğimde ilk hissetmeye başladığım şey onu koruma, destekleme ve gücünü kucaklayıp zayıflıklarıyla savaşması için yüreklendirme arzusu oluyordu.
"Farz et ki ne iş, ne sürekli işe gidip gelmek ne de diğer şeyler için endişe etmek zorunda değilsin. O zaman ne yapıyor olurdun?"
...
"Seyahet ederdim,"
Bütün seri boyunca Hunter'in adı geçti sonunda onu okuyoruz. Hunter'ı çok sevdiğim söylenemez ama birazcık da merak ediyorum. Çünkü ilk kitapta Summer'e karşı bir şey hissediyordu. Ama o da aşk değilmiş zaten. Neyse Hunter maç sezonundan yaptığı şeyden dolayı ilişkilere ara vermiştir ama yine de kendini zor tutuyordur. Bu olay Demi'yle son bulacaktır. Demi'yle aynı projede yer alıyor ve bundan dolayı da aralarında çekim oluşuyor. Demi de erkek arkadaşıyla aralarında sorunlar vardır. Bakalım neler olacak.
“Belki biraz. Ama gerçek kıskançlık değildi.”
“Bu ne anlama geliyor.”
“Vücut kıskançlığıydı sadece.”
“Öyle bir şey yok ki.”
“Var tabii ki. Vücutlar, diğer vücutları öyle yakın görünce kıskanırlar.”
“Tabii. Sen kendini öyle avutmaya devam et.”
“Neyse ki bıkmak zorunda değilsin,” diye takıldım.
Güçlü kollarını belime doladı. “Öyle mi? Ne diyorsun yani? Sonsuza dek birlikte mi olacağız?”
Gülümseyerek muhteşem yüzüne baktım. Sonra dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. “Aynen öyle diyorum.”
Oyun kısa sürede okundu bitti. Akıcılığına diyecek sözüm yok zaten. Yazarın kalemini genel olarak seviyorum aslında ama ciddi anlamda bu seri bir türlü olmuyor yani.
Karakterlerin hal ve haraketlerinden hoşlanmıyorum. Birbirlerine, arkadaşlarına karşı düşüncelerinden hoşlanmıyorum. Doğru kelime ne bilmiyorum ama bu seride bi