“oyun, kültürden öncedir, çeşitli kültürlerden çıkma ya da bir rastlantı sonucu değil, tersine çeşitli kültür biçimlerinin doğuşunda başlıca etkendir.”
“platon, yasalar’da insanın en doğru yaşayışını tanımlarken ‘oynar gibi yaşamalı; oyunlar oynamalı, şarkı söylemeli, dans etmeli, böylece tanrıların gönlü alınmış olur ve insan kendini düşmanlarına karşı savunur, yarışma kazanır’ diyor.”
“bizde oynamak’tan türetilen oynaşmak da aşkla, sevişmekle ilgili bir sözcüktür, oynak sözcüğü de kadın ve kız için kullanıldığında yine cinsel bir anlam kazanır. huizinga’ya göre, aşkın ve cinsel ilişkinin kendisi değil, fakat buna hazırlık ve giriş olarak yapılan eylemler bir oyun niteliği taşımaktadır. çiftlerden özellikle birinin ötekini cinsel ilişkiye kandırması için davranışlar olarak anlamalı: engeli kaldırmak, süslenmek, şaşırtmak, yalandan davranışlar, gerilim vb. kur yapmak, karşısındakini kendine çekmeye çalışmak da bir oyun niteliği görünümünde olmakla birlikte, yine de aşk ve cinsel ilişki oyun değildir. Kaldı ki dil ve biyoloji de bu ayrımı yapmaktadır.”
“bugün de anadolu’da çeşitli yörelerde çocuk oyunları üzerine inançlar bunların önemini doğrulamaktadır. örneğin ankara köylerinde şu inanca rastlanmaktadır: çocuklar ne oyun oynarsa o sene o iş çok olurmuş. mesela çocuklar kuyu kazarak oynarlarsa o sene bolluk olur ekin kuyuları kazılırmış. ev yaparak oynarlarsa yapı çok olurmuş.”