Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Rönesans'tan Aydınlanma'ya

Özel Hayatın Tarihi 3

Georges Duby

Özel Hayatın Tarihi 3 Sözleri ve Alıntıları

Özel Hayatın Tarihi 3 sözleri ve alıntılarını, Özel Hayatın Tarihi 3 kitap alıntılarını, Özel Hayatın Tarihi 3 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1660'ların genç hovardaları, fakir insanların ve özellikle de kızlarının haysiyetini koruyamayacak durumda olan dul kadınların kapısına naralar atarak dayanırlarken, bir yüzyıl sonra, yine Toulouse'da, "en düşük seviyede" olan fakat açıkça saygıdeğer bir hayat süren kadınların genç beyefendilere lütfettikleri yasak imtiyaz, hürmet ve armağanlarla karşılanmalıdır artık. Aynı şekilde, konu komşuyu harekete geçirebilecek, şikayetlere neden olabilecek geliş gidişlere üstünkörü bahanelerle ayrı bir hava verilmelidir; saygınlık kuşku duyulur bir nesne haline gelmiştir.
Beğeniye göre ayrım - Yemek beğenisinde dönüşüm (Zevkler ve mizaçlar)
Her ne kadar yazarlar, yemek zevkini "bedensel zevk" olarak isimlendirip, onu plastik sanatlar, müzik ve edebiyatı ilgilendiren "tinsel zevk"le zıtlaştırmak zorunluluğu hissetmiş olsalar da, "bedensel zevkten, bir şekilde saf tinsel zevkle ortaklığı olan ince bir ilkeye yükselmemiz gerektiği"ne hükmederler. Bu noktada açıkçası sorunlu olan bu söylemi, bir asırdan uzun süredir en güçlü kafaları meşgul eden beğeni üzerine düşünceler takip eder.
Reklam
Şu edebiyat, devrimci hicvi etkisi altına almış ve kültürel olguya hayat verdi
Ahlak ile edebiyat birbirine karıştırılıyor ve zihniyetler ile temsiller üzerine yapılacak bir tarih çalışmasında sadece büyük edebiyatın anılma hakkı bulunduğuna inanılıyorsa, bu önerme şaşırtıcı görünecektir. Zamanında, ne kadar kötü tanımlanmış olursa olsun -"açık saçık", "pornografik" kelimeleri "fahişelik üzerine yazan" için kullanılmış; "çapkın", "erotik" ve "hovarda" birbirine karıştırılımıştır- pornografik edebiyatın, olağandışı bir başarı kazandığını hatırlamamız gerekir. Türün klasikleri, klasik çağ boyunca yayımlanır: Gervaise de La Touche'un, Histoire de Dom Bougre, Portier Des Chartreux, Ecrite Par Lui-Mème'i (1718), Marki D'Argens'in Therese philosophe'u (1748), Mirabeau'nun Erotika Biblion'u (1 783), Restif de La Bretonne'un Anti-Justine'i (1793) ve pek çok yeni baskı bu dönemde kamuya sunulur. XVIII. yüzyılın büyük yazarları arasında erotizme sapmayan tek bir yazar yoktur. Diderot, Les Bijoux indiscrets'yi yazar, Montesquieu, Temple de Gnide'i; Voltaire, Candide'deki eski tarihin arasına erotik anekdotlar serpiştirir; hatta Rousseau, erdemli Rousseau bile, "tek elle" yaphğı ateşli gençlik okumalarından dem vurur. Kabul edilsin edilmesin bazen haklı olarak, kalitesi yerilsin veya övülsün, erotik edebiyatın, yüzyılın canlılığı içinde bir yeri vardır.
Erasmus da dahil olmak üzere bütün yazarlar, bedenin dışa vurumlarının -jest,mimik ve tavırların- insanın iç dünyasının okunabilir ifadeleri olduğu­nu ilan ederler; öyle ki bu dışa vurumlar, ruhun temayüllerini dışarıdan görünebilir kılar. İşte De civilitate morum puerilium'un başlangıcı: "Bir çocuğun güzel mizacının çevresine yansıması için (ki bu mizaç özellikle çehrede ışıldar), bakışlan yumuşak, saygılı, nazik olmalıdır; yabani bakışlar şiddet göstergesidir; sabit bakış­lar küstahlık ifadesidir; oynak ve dönmüş gözler çılgınlık işare­tidir; yan bakmamaları gerekir çünkü bu, bir kötülük düşünen, içten pazarlıklı birinin bakışıdır; gözler ölçüsüzce açılmamalıdır, ancak bir embesilin gözleri böyle olur; kirpikleri indirmek ve gözleri kırpıştırmak hafiflik işaretidir; gözleri hareketsiz tutmak tembel bir zihnin göstergesidir ve bunu ilk defa Sokrates söyle­miştir; keskin bakışlar öfkeli mizaç anlamına gelir; aşırı canlı ve aşırı manidar bakışlar kösnül bir yaradılışı ortaya koyar; gözlerin, sakin bir mizacı ve saygılı bir duygulutuğu ifade etmeleri önem­lidir. Gerçekten de eski bilginlerin şu sözü söylemeleri tesadüf değildir: "Ruhun bakışta ikamet eder." Bakışın psikolojik çözümlemesi, temel ve beylik bir yöntem olarak gunumüze kadar gelecektir. Fakat her hareket, her beden duruşu, hatta elbise bile bir sırrı açığa çıkarabilir. Jestler, işaretlerdir ve bir dil oluşturacak şekilde örgütlenebilirler; yoruma tabidiler ve kişinin sosyal, pis­kolojik ve ahlaki açıdan konumlandırılmasını mümkün kılarlar. Kendini ele vermeyen samimiyet olamaz.
Kitabıma dönüyorum, zira akşam yemeğinden önce tamamlamam gereken çok şey var
Reklam
:-D
Montaigne için, evliliğe ehil olmayanlar kadınlar­dır: Kadınlar bu kadar sıkı ve temelli bir bağın gerilimini kaldıracak denli sağlam bir ruha" ve "yeterliliğe" sahip değillerdir.
Sade'ın romanını pornografiye veya açık saçıklığa indirgemek mümkün değildir. Onun romanı bu kategorileri aşar; yüzyılın erotik ürünleriyle karıştırılamayacağı açıktır. Sade'ın romanlarına konulan yasakların da zaten aradaki farka işaret ettiğini hissederiz. Bu yasakların, Sade'ın, organik olanı ifşa etmesiyle ilişkili olup olmadığı sorgulanabilir. Sade, seksüel söylemi, organik olanın, iç organların tahammül ötesi dünyasına kadar götürmüştür. Sade'ın yazılarında zevkin en son kertesiyle ilgili söylemlerin hepsi anatomik içe ilişkindir.
Güzel bir seriye başlayıp yarısına gelmeden vefat edenlerin...
Okuduğunuz kitap, bu karmaşık yumağın açılması için bazı işaret noktaları ve varsayımlar, kesim ve dönüşüm noktaları önerdi. Bu noktada, bu kitabı hayal etmiş olan kişinin, Philippe Aries'in verdiği ilhamın peşinden gitmeye gayret ettik.
Reklam
Ölümden farkı olmayan şerefsizlik, XVII. ve XVIII. yüzyılın muaşeret yazınında çok rastlanan bir temadır: Courtin, Traite du point d'honneur'de şöyle yazıyor: "Bir insana itibarını ve değe­rini veren şey şerefidir; samimiyetın teminatı üzerine yemin ettiğimiz şeydir; toplumun her türlü saldırısına ve talihin sillele­rine karşı direnç noktasıdır; şeref insanı mutlu eden tek şeydir; son noktada hayata tercih edilebilecek, her şeyden daha tatlı ve kıymetli olan, insanlar arasında en kutsal tutulan şeydir."
Bir ulusun uygarlığı, ananelerindeki inceliktir, şehirlilik ve kibarlıktır
Montaigne
Hayatımın son yıllarını elimden geldiği kadar kaygısız ve salt kendi rahabnı düşünerek geçirmeye karar veripde köşeme çekildiğim zama, ruhuma edebileeeğim en büyük iyiliğin onu tam bir başıboşluk içinde bırakmak olacağını düşünmüştüm; bırakayırn kendi kendisiyle söyleşsin; kendi için­de, kendi halinde kalsın demiştim. Yaşırn beni daha ağırbaşlı, daha olgun bir hale gertirdiği için bunu artı kolayca yapabileceğirni umuyordum; fakat görüyorum ki (...) istediğimin tersine, ruhum, yularından kurtulup kaçan bir at gibi kendini daha fazla yoruyor. Kafam durup dinlenmeden, hiçbir sıra, hiçbir ilinti gözetmeden öyle garip fikirler, öyle saçma sapan hayaller kuruyor ki, ileride bunların manasızlığını ve acayipliğini görüp kendinden utansın diye hepsini kaydetmeye başladım
Okuryazarlığın gelişimi ve okumanın yaygınlaşması, kimi farklılıklar ve gecikmeler bir yana, Philippe Aries'in terimlerini kullanacak olursak, Batılı insanın kendisi ve başkalarıyla ilişkileri hakkındaki düşüncelerini değiştiren en önemli olgulardan biridir. Yine de bu olgu ancak modern çağın son iki yüzyılı içerisinde ölçülebilir hale gelir,
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.