Başkalarından, özellikle de “güruh”tan, kendisinden ve yaşamdan nefret ediyordu; bütün bu nefretin sonucu olarak, müthiş bir sevilme tutkusuyla yanıp tutuşuyordu. Bütün varlığı, korkuyla, kuşku ve içsel terk edilmişlikle doluydu, işte, bu kişisel temel, onu ruhbilimsel olarak kendisininkine çok benzeyen durumda olan toplumsal kümelerin şampiyonu haline getirdi.