Tek mutluluğu, sanki hayattaki tek amacı, önüne konan evrakları temize çekmek olan öteye atılmış memur Akakiy Akakiyeviç'in hikâyesi...
Her eserde gösterişli hayatlar, dünyanın merkezindeki karakterler, sadece onların başına gelebilecek kahramanlıklar... Bunları o kadar çok görmüştüm ki artık öteye atılmışları görmek istiyordum, gerçekleri, küçük hayatları... İşte Palto'yu okuduğumda bunları düşündüm, ilaç gibi bir şeydi.
Küçük şeylerden mutlu olmayı, hiyerarşinin baskıcı yüzünü, birinin masum sözlerinde yatan "ben senin kardeşinim" hissini, binbir zorlukla sahip olduğunuz "yeni paltoyla" gelen büyüyü ve sonrasında onu kaybedince oluşan boşluğu, yiten hayatı... Hemen hepsini ve daha bir çok paradoksu, simgeyi önümüze sunuyor yazar bu basit hikâyenin altında.
Anlatıcının üslubundaki her şeyden bîhaber, hafif alaycı tavır da hikâyenin basitliğine ayrıca renk katmış.