Bilim adamları insan yaratmayı başarırlar.. ve derler ki ,"artık tanrıya ihtiyacımız kalmadı.. gidip ona söyleyelim." O'nun huzuruna çıkarlar ve artık insan yarattıklarını, bir tanrıya da ihtiyaçları bulunmadığını söylerler. O, "ilginç" der. "peki nasıl yaptınız?"
Bilim adamları "gururla" anlatmaya başlarlar... "Önce" derler, "yerden bir parça toprak alacaksınız..."
Tanrı araya girer..." O toprak benimki mi sizinki mi?"
.
Bu kısa öykü gerçekte, bilimin şaşaalı buluşlarının insanoğlunun öz malı olmadığını gösterir... yerçekiminin ispatlanmadığı, adının konmadığı dönemlerde, "yine de yerçekimi vardı" demektir bu.
Bilimin insan aklının en güçlü silahı olduğu söylemi yaygındır. Ama silah demekle bile ona negatif anlam yüklüyoruz. bilimin "gücün karanlık tarafına" eğilimi çoğu zaman bizlerin kibriyle bileniyor. Sonuçta bilimi iyi ya da kötü kullanmak bize bağlı olsa da "beşeri hırslar" keşfin "insanlığa hizmetini çoğu zaman sakatlıyor."