"Bitkin bir halde fabrikadan veya depodan eve dönüşte, yemek, uyumak ve tekrar sefil işe dönmek dışında pek bir işe yaramazdı sanki gece. Fakat o yırtık pedeli aşınmış kilimli, tuvaleti ve küveti koridorun sonunda bulunan, havasında benden önce gelmiş bütün kaybetmişlerin hissedildiği bir eski odada beni bekliyor olurdu daktilo. Zaman gelir, iş olmaz, yemek olmaz ve kira olmazdı ama daktilo orada olurdu. Zaman gelir, daktilo rehinde olurdu. Bazen sadece parktaki banka kalırdım. Ama işler tıkırındayken ufak bir oda, daktilo ve de şişe bulunurdu. Tuşların bitmeyen tıkırtısı, ve bağırtılar: "HEY! KES ŞUNU, ALAHINI SEVİYORSAN! ÇALIŞAN İNSANLARIZ BİZ VE SABAH KALKMAK ZORUNDAYIZ!" Döşemeye vurulan süpürgeler ve tavandaki gümbürtü eşliğinde son bir kaç satırı yazardım... Öyle ya da böyle, o acayip ve çılgın dönemin, o uzak saatlerin şiirlerinin birçoğu işte burada. Sigara dumanıyla buğulanmış odada altmışsekiz bir vaziyette şansımızı denedik. Umarım işinize yarar." Charles Bukowski