CIA'nın kuruluşuyla birlikte Amerikan politikalarının geleneksel paradigmalarında büyük bir düzeltme yapıldı. Teşkilatın kuruluşuna olanak hazırlayan koşullar "gerekli yalan" ve "kabul edilebilir inkar" kavramlarının barış zamanına özgü meşru stratejiler olarak kurumsallaşmasına yol açtı ve uzun vadede gerek ülke içinde gerek dışında, hiç kimseye hesap verme sorumluluğu duymadan, yetkisini kötüye kullanma gücüne sahip, görünmez bir yönetim katmanı oluştu.
daha basit söylersek; siyaset seçenek demektir, seçenekler de her zaman öyle bol değildir; bazen satranç tahtasında hiçbir taşı sürecek yer bulamasınız.
Marshall Planı'nın yönetici yardımcısı Richard Bissell bu
görüşü destekliyordu: "Kore Savaşı başlamadan önce bile Mar
shall Planı'nın asla hepten bir fedakarlık planı olmadığı çok iyi
anlaşılmıştı. Umulan şuydu: NATO ittifakının birer üyesi olarak
Batı Avrupa ülkelerinin ekonomilerini güçlendirmek, onların de
ğerini de arttıracaktır, onlar da sonuçta Soğuk Savaş mücadelele
rini destekleyecek şekilde savunma sorumluluklarını üstlenecek
lerdir ... "43 Bu ülkelerin "Soğuk Savaş çabalarına destek" anlamın
da başka sorumluluklar da üstlenmeleri gizliden gizliye bekleni
yordu, bu amaçla da Marshall Planı'nın paraları Batı'da kültürel
mücadeleye aktı.
Berlin Duvarı yıkıldıktan kısa bir süre sonra, George Urban Kremlin'in propaganda okulunu yönettiğini iddia eden eski bir KGB görevlisiyle tanıştı. Urban ona, "Encounteı'daki yazıları 'düşman'ın ne dolaplar çevirdiğini gösteren bir ipucu olarak yararlı buluyor muydunuz?" diye sordu. Sorusuna "Buluyordum, buluyordum - öylesine harika buluyordum ki yavaş yavaş siz ve meslektaşlarınız benim yeminime ve ideolojime bağlılığımı zayıflattınız ve beni bir muhalif haline getirdiniz," yanıtını aldı.
" Gördünüz mü, Encounter'ın ana konularının programı çok inandırıcıydı. Usta bir casusun zihnine önce kuşku, daha sonra zaman zaman baş kaldın, sonunda açıkça muhalefet tohumlan ekmiş ! "19 Urban bu olayı Lasky'ye anlattı, Lasky düşmanın Encounteı'ı incelediğini öğrenince mutluluktan uçtu. "Çok şaşırdım! Bu ne iltifat, demek KGB bu şeyi kullanıyordu! Biz soğuk savaşçılar o zamanlar bizim düşünüp hazırladığımız bu ideolojik mızrak başının hedefini bulduğunu düşünüyorduk, demek ki haklıymışız. " 20 "Lasky gibi insanlar tıpkı Ruslar gibi düşünüyordu. Onlar için bu yalnızca stratejik bir oyundu," demişti Natasha Spender.
Komünistlerin iktidarı ele geçirme tehlike
sinin baş gösterdiği Yunanistan'daki durum üzerine Mart 1947'
de Kongre'de bir konuşma yapan Truman, dünyanın sonundan
söz edermiş gibi ifadeler kullanarak yeni bir Amerikan müdaha
leciliği dönemini başlatma kararının alınmasını istedi.
CIA'nın kültür savaşına kalkışması daha başka rahatsız edici
sorulara da yol açıyor. Parasal yardım acaba aydınların ve dü
şüncelerinin desteklenmesi sürecinin çarpıtılmasına yol açtı mı?
Acaba insanlar düşünsel değerlerinden ziyade, konumlarına göre
mi seçildiler? Aydınlar arasındaki konferansları ve sempozyum
ları "uluslararası akademik tele-kızlar turnesi" olarak alaya alan
Arthur Koestler ne demek istiyordu? CIA'nın kültürel konsorsi
yumuna üyelikle insanların ünü güvenceye alınıyor ya da artıyor
muydu? Düşüncelerini uluslararası arenada duyurmuş olan bu
yazarlardan ve düşünürlerden acaba kaç tanesi yapıtları gerçek
ten de ucuzcu kitap mağazalarının bodrumlarında çürüyecek
olan ikinci sınıf adamlar, bugün var yarın yok olan ünlülerdi?
Burnham and Hook both turned their fire on those who used moral equivalence to question America’s condemnation of the Soviet Union: ‘Sartre and Merleau-Ponty, who refused to attend the Congress even to defend their point of view there, were quite aware of French and American injustices to Negroes when they supported the Resistance to Hitler,’ clamoured Hook. ‘But they can see no justice in the western defense against Communist aggression because the Negroes have not yet won equality of treatment.’ This equality was not far off, according to George Schuyler, who circulated a report to delegates, complete with statistics, demonstrating that the situation of blacks in America never stopped improving, and this was thanks to the capitalist system’s constant ability to adapt to change. The black journalist Max Yergan endorsed Schuyler’s report with a history lesson in the advancement of African-Americans since the Roosevelt era.
Lasky,
Amerika'nın Almanya'daki gayriresmi olarak resmi propaganda
görevlisiydi, komünizme karşı aydınların direnişinin örgütlen
mesi gerektiğini ilk savunanlardan biriydi.Bu bilgiler ışığında "Başansızlığa Uğrayan Tanrı" kitabı, entelijan
siyanın imzasını taşıyan bir kitap olduğu kadar istihbaratın da
ürünüydü.
Kitaba Ignazio Silone, Andre Gide, Richard Wright, Arthur
Koestler, Louis Fischer, Stephen Spender katkıda bulunmuştu.
Yazdığı önsözde Crossman, "Bizim amacımız ne antikomünizm
propagandası selinin sularını daha da kabartmak ne de kişisel
inançların savunulmasına zemin hazırlamaktı," diye belirtiyor
du.Gelgelelim kitap bu reddedilen iki amaca da hizmet etti.
Sartre, unusually, was alone, and the Koestlers were relieved that Simone de Beauvoir (whom they had nicknamed ‘Castor’) was not there. They shared a picnic supper together, along with a police bodyguard assigned to Koestler by the French Sureté following death threats from the Communists (which had culminated in the Communist daily L’Humanité publishing a map pinpointing Verte Rive, Koestler’s villa in Fontaine le Port, near Paris). Although their friendship had been increasingly strained in recent years, these ideological opponents still felt a mutual fondness for each other, and they were able to joke together as the train pulled out into the hot summer night. Sartre, along with Albert Capius, had publicly disavowed Koestler’s Congress, and refused to attend. But Koestler felt sorry for Sartre, who confessed that night on the train that his friendships were evaporating under the heat of his and de Beauvoir’s politics.
Disraeli'nin "Bir kitap bir savaş kadar büyük bir olay olabilir" sözüne kulak verilerek büyük bir kitap programı yürürlüğe kondu, öncelikle amaç "Alman okuruna Amerikan hikayesini en etkili biçimde yansıtmak"tı.
"İnsanların
beyinlerini ele geçirme kavgası" olarak nitelenen Soğuk Savaş'ta
kültürel silahlar hayli bol ve çeşitliydi; dergiler, kitaplar, konfe
ranslar, seminerler, resim-heykel sergileri, konserler, ödüller.
CIA'dan para yardımı alan kişilerden ve kurumlardan, geniş kapsamlı bir inandırma kampanyasının, bir propaganda savaşının erleri olması bekleniyordu ve propagandanın anlamı şuydu: "Herhangi belli bir grubun dü şünce ve hareketlerini etkilemek üzere düzenlenmiş haberler, özel savlar ya da çağrılar yoluyla bilgi ya da belli bir doktrin yaymak amacıyla yürütülen her türlü örgütlü çaba ya da hare ket."5
Bu çabanın en önemli öğesi "psikolojik savaş"tı ve bu da şöyle tanımlanıyordu: "Bir ulusun, savaş dışı etkinliklerden ve propagandadan planlı bir şekilde yararlanarak, yabancı gruplarıngörüşlerini, tavırlarını, duygu ve davranışlarını kendi ulusal çıkarları doğrultusunda etkilemeyi amaçlayan düşünce ve bilgileri yaymasıdır." Dahası, "en etkili propaganda tarzı" da ''söz konusu kişinin kendisinin inandığını sandığı nedenler yüzünden, sizin arzu ettiğiniz yönde hareket etmesidir, " şeklinde tanımlanmaktadır. 6 Bu tanımlara karşı çıkmanın yaran yok. Bunlar, savaş son rası Amerikan kültür diplomasisinin bu donnee'leri resmi belge lere serpiştirilmiş durumda.