“Benden nefret ediyorsun... Aslında ben kötü biri değilim, beynimin bir noktasında, olduğu yerde devamlı dönen bir top var. Seni görünce, seninle ilgili bir şey dendiğinde daha da hızlanıyor, öne çıkıyor, beni ele geçiriyor. Bu ne zaman başladı, hatırlamıyorum. İçimdeki şeytanı çıkartıyor. ‘Canı nasıl acır, onu düşün, acıt onu!’ diyor. ‘Bastır, son damlasına kadar sık!’ Hepimizin içinde bir şeytan var ya, o işte. Senin şeytanın ne zaman çıkar? Vardır, vardır. Gizleyemezsin, bir gün bulacağım onu, o zaman eşitleneceğiz... Sensiz ne olurum bilmiyorum, bilmek de istemiyorum, ama elimde değil. Seni acıtmak hoşuma gidiyor, sanki beni besliyor... Ben, ben.”
“Anlamıyorsun, anlamak istemiyorsun. İtiraf edecek bir şeyim yok. Hesap verecek değilim. Ayrıldık biz. Biz ayrıldık. Hem de altı ay oldu. Konuşacak bir şey kalmadı. Ayrılmayı sen istemiştin, bitti. Aynı bu kitaptaki gibi. Şimdi önümüze bakalım, şu işi bitirelim,” dedi.
“Babalar, halalar, ablalar, lar lar lar, hep aynı hikâye. Bak, benim gibi basit yaşayacaksın, her şeyim sırtımda, şu gördüğün çantada. Nereye istersem oraya giderim, bağ yok, bekleyen yok,”