Biz kendi bilincimizle sınırlıyız, dünya bize yalnızca bir tasarım ya da anlama yetisindeki bir tasarım [Vorstellung] olarak verilir. İşte Descartes'ı çarpan gerçek buydu. O, ünlü cogito, ergo sum'u aracılığıyla, öznel bilinçteki biricik kesin bilgiyi vurgulamağa çalıştı. Bu kesinlikle karşılaştırıldığında, başka her şeyin doğası sorunludur. O, böylece büyük bir doğruluğu, açıkçası gerçekten, koşulsuz olarak verilen tek şeyin kendini bilme olduğunu anlatmağa uğraştı. Yakından bakıldığında, onun ünlü önermesi benim başlangıç önermemin açıkçası 'Dünya benim tasarımımdır.' önermesinin aynısıdır. Tek ayrım, onun önermesinin öznenin dolaysızlığını vurgulaması, benimse nesnenin dolaylılığını vurgulamam. Iki önerme, aynı şeyi, iki bakış açısından söyler. Onlar bir sayfanın iki yüzü gibidir, dolayısıyla da etiğimin (Dr. Arthur Schopenhauer tarafından yazılan, Akademik Ödüllü Denemede Ele Alınan Etiğin İki Temel Sorunu, Frankfurt am Main, 1841, p.xxiv, 2. basım Leipzig, 1860, s. xxivf) önsözündeki tartışmaya göre, süredurum ile nedensellik yasasıyla aynı ilişki içindedirler. Descartes'in önermesi, salt önemli görüldüğü için, onun çağından bu güne, gerçek anlamı, amacı anlaşılmaksızın sayısız kez yinelendi.