Meleklerin kıskandığı mekan, İbrahim’in, İsmail’in, Yakub’un, Yusuf ’un, Muhammed’in ve daha ismini bilmediğimiz binlerce Peygamberin kokusunu barındıran mukaddes şehir… Masumun ve mahzunun şehri. Nuri Pakdil’in şiirleri, İbrahim’in barınağı, Muhammed’in sevdası, ümmetin kalbi ve isimlerin şahı Kudüs. Yolların sonu olan şehir nasıl kaleme alınır ? Nasıl anlatılır ? Anlatması yaşanmasından çok daha kolay olsa gerek gerçi. Şiirler yazıldı adına, canlar verildi yoluna. İbrahim’den Muhammed’e her taşında bir hikaye, her hikayede bir hüzün. Hristiyanlığın, Yahudiliğin ve İslamiyetin yani dünyanın merkezi Kudüs. Kudüs’e olan aşk anlatılmakla bitmez, Kudüs’ü hangi kağıda döksen, mürekkep yetmez. Ben sizlere Kudüs’ün ağlayan yanı, kanayan yarası Filistin’i anlatmak isterim. Filistinli çocuğun mektubunda geçtiği gibi, İsrail’e öfkeyle yürümek isterim. Ben isterim ki, Kudüs özgürlüğün şehri olsun. Yağmur ıslatsın toprağını gösyaşları yerine. ‘’Yaşım 13. Burada çocuklar çocuk olmaz. Bebeler bile yaşamak için beşikten siper yapar. Çünkü İsrail denilen zorbanın Amerikan bombaları, Beşiklere bile mezar kazar. Ölümlerin içinden büyüyorum. Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum. Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz? Filistin’im ben anlıyor musunuz?’’ ‘Filistinli kızın mektubundan’
Hamza ŞAFAK