Yobazlığı, tutuculuğu silkip atamadık bir türlü!.. Kötülüğün başı, bencillik, tutkular! Bizim toplumumuzun yaraları yalnız bunlar da değil. Birbirimizden kolayca kopuyoruz. İnanç ve düşünce ayrılıkları... Dilim dilim bölünüp parçalanıyoruz.
... sonuç bir şey getirmese bile, gerçeği açıklamak, susmaktan olumludur. Bir kişiyi olsun kaymakta olduğu karanlıktan kurtarmak, onun ardında bekleyenleri aydınlığa sürmek değil midir biraz da? Hayaller, düşüne, söylene gerçekleşir derler...
Çok meraklı polis kitapları vardır. Sonuna kadar ne olacak, nasıl bitecek? diye, merakla okunup, son sayfada: "Bu muydu?" diye, bir köşeye fırlatılan... Biraz öyleydi kadınlarla ilişkisi.
Düşünmemek, yazmamak, konuşmamak, ama nasıl? Acılar, korkular, onları nasıl alt etmeli? Kafamı dolduran bu kalabalık, tüm bu insanlar, ezilen, ölen, öldüren, onlardan nasıl kurtulmalı?
Daha zaman var, evet, daha çok var kocamışlığa! Oturup şimdiden kafamızın keline, akların çoğalmasına yanacak değiliz ya!.. Senin gibi bir adam! Kötülük gelip çatmadan üzülmeye değmez! Yaşadığın andır önemli olan.