-Bana da kuş vurur musun?
-Vururum. Ne vercen?
-Bir geceliğine kırmızı kamyonumu veririm, oynarsın.
-Tommiks ciltlerini, Red Kitleri?
-Onları da veririm.
-Tamam sana kuş getircem, hem de Guruşbakkal... Nah bu kadar.
“ Hep böyle olurdu; hafta sonu bir gelsin de, ölü gibi bir uyuyayım diye düşünür, beklediği gün gelince de (ne kadar geç yatarsa yatsın) hep aynı saatte uyanırdı.”
Kahvede, pencere kenarında oturuyoruz Ali bo'yla. Sigara dumanının oluşturduğu bulut ka§ları mıza dek alçalmış, bir uğultu, bir patırtıdır gidiyor içeride. Öyle ki, istasyonu iyi ayarlanmamış radyo nun s'leri eze eze okuduğu on beş kısa haberlerini ke sik kesik, güçlükle duyabiliyoruz
Sonra da sivri akıllının biri çıkıp "Geceler gariplerindir," demiş. Tutulmuş. Bu iş gariplere sorulmamış, ama onlar ne yapsın; boyun kırıp kabullenmişler bu armağanı.
Yaşamın ayrıntıları içinde yitip gidiyorum. Her şey bir fresk sanki, kimi yerleri silik, dökülmüş ve ben, bir o parçada buluyorum kendimi, bir öbür parçada.