Pazartesi ya da Salı

Virginia Woolf
Pazartesi ya da Salı’da okuyacağınız, fildişi kulesinde yalnızlaşan bir yazarın değil, tam da yazarak dünyayla kucaklaşan bir yaşam tutkununun öyküleri. Artık “kendine ait bir oda”ya kapanmış, kitap kapaklarının hapsettiği o sıkıcı Woolf portresi değil baktığımız. Edebiyatın en özgün imgelerinin mucidine ait bir âlem. İşte bu yüzden Woolf’u görmek, o hülyalı ve soyut portreye bakıp iç geçirmek değil, onun ahenk ve karmaşa arasında gidip gelen oluş âlemini seyretmek. Woolf’u okumak, “kendine ait” olanı dünyaya ait kılan, birbirine taşan evrenleri yaratan kadını okumak. O beylik portredeki hareketsiz, dingin, soyut Woolf klişesinin tam aksi; koşan, uçan, dağılan, nesnelere dönüşen, yaşam imkânlarını açan, zamanı varoluş anlarında veren yaratıcıyı okumak. “Cesaret dolu bir yaşam, çalışmakla geçen yıllar, umutsuzluk, bekleyiş, verimsiz arayış günleri ve sonun getirdiği yalnızlık korkusu; bütün bunlar olası aldatmacasını hemen yadsıdığı şu küçük cümlenin teminatından başka gerekçeye yer bırakmaz: ‘Fakat bir gün elimize bir kalem alıp yazmaya başladığımızda ne olacağını kim bilebilir? Gerçeklik belli bir şeyken onu şuna buna çevirmemek ne kadar da zor.’” Maurice Blanchot’nun sonsözüyle
197 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tek kelime yeter ama ya insan o kelimeyi bulamazsa
224 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Durmak isteyip biraz nadasa geçmek istediğimde ona sığınıyorum.Bilinç akışı ve kadın hakları denilce akla gelen ilk isim Virginia Woolf . Bu eseri hayattayken, hala yaşıyorken basılmış ilk eseri olması onu öne çıkaran neden. Öykülerinde kısa fakat yoğun anlatım tarzı okuyucu yorabilir ,olay örgüsünden çok düşüncelerin akışını yazıya dökmek de öyle. Fakat kitaplarını okurken kendime ait birşeyler buluyor olmam diğer okuyuculardan ayırıyor olabilir beni. Düşüncelerimiz sözcüklerimizden daha çoktur bu yüzden yazarken değil yaşarken yoruluyoruz daha çok. Onu en iyi anlatan ise ,günlüklerinde şöyle demişti: “Bu kitapta yaptığım keşif, şimdi anladım ki, dışsal ve içsel olanın birleşmesi. Her ikisini de kullanıyorum, özgürce. Gözüm zamanında epey dışsal ayrıntı biriktirmiş.” Öykü kitabı olarak düşünmeye başlayınca okur bir olay ve sonuç bekliyor olabilir fakat , durağan hareketsiz belkide tatsız bulabilir. Virginia Woolf kitaplarını okurken kendimi Nuri Bilge Ceylan yada Zeki Demirkubuz filmlerini izlerken buluyorum.Filmlerinden kullanılan gerçek zaman süresi nasıl ağır işliyorsa yazarın eserleri içinde aynı hisse kapılmak mümkün. Krakter analizleri onları öylece dile getirişi ondan daha iyisini tanımıyorum.
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016524 okunma
224 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Virginia Woolf
Virginia Woolf
ilk Öyküsü ile başlıyor ve son öyküsüyle bitiyor. Aradaki 35 yıllık süreçte yazdığı öyküleri, öykü tekniğindeki gelişmeyi takip ederek okumak güzel bir deneyimdi.
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016524 okunma
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Virginia Woolf; bu yazarın tekniğini sevenler için tam bir ziyafet, sevmeyenler için ise eziyetten ibaret olabilir. Hikaye ve romanlarında bilinç akışı tekniğini ustaca kullanan bu yazar, sizi o iç konuşmaların ve ayrıntılı betimlemelerin göbeğinde bir başınıza bırakıp " Bende kaybol" ya da "Vakit kaybetme" mesajını çok güzel verir. Pazartesi ya da Salı adlı eserinde de aynı mesajı veriyor. Bu kitap ilk öyküsünden başlayarak intiharı öncesinde yazdığı son öyküye kadar tüm öykülerini içeriyor. İlk öyküsünden son öyküsüne varana kadar neredeyse hep sabit tutmuş kalemini. Ve her öykü kaybolup gitmek için mükemmel birer kara delik... Bilinç akışı tekniğini sevenler için harika bir eser. Öyle bir solukta okuyup bitireyim diyorsanız uzak durun cunku anlamayacaksınız :) Zamana yayarak ve yaşayarak okumak isteyenler için tavsiyemdir.
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016524 okunma
185 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
3 günde okuduğum Pazartesi Ya da Salı, bilinçakışı tekniğiyle yazıldığı için yine anlaşılması çok zor olan kitaplar arasındadır. Woolf’un yazdığı ilk ve son öyküyü okumak oldukça keyifli bir durumdu. Sözcüklere sihirli anlamlar katan Mrs. Dalloway ile Dünya Edebiyatında büyük yankılar uyandıran Woolf’un biricik eserinin Dalloway’in çıkış noktası olan bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Woolf okuyan bir daha ondan vazgeçemiyor. Nedeni ise çok basit değil. Dalgalı bir denizin ortasından yıldızlara yükselmek gibi bir şey bu. İlk okuduğum kitabı Mrs. Dalloway olmuştu. Ve tek kelimeyle muhteşemdi. Yine bu kitapta bolca hızlı geçiş mekân ve zamanın birbirine girdiği ortamlarda bulacaksınız kendinizi. Fizik ötesi akımlara maruz kalacağınız kesin. Kısaca; karman çorman olabilirsiniz. Ama hayatta böyle değil mi? Sözlerimi müthiş yazarın sözleriyle bitiriyorum. “Hayatı herhangi bir şeyle kıyaslamak istersek onu saatte yüz kilometre hızla metronun içinde savrulmaya benzetebiliriz.” S. 93 Kırmızı Kedi.
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016524 okunma
224 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Kısa öykülerden oluşan bu kitap benim için yavaş başladı ama sonra yazarın çok yönlü dünyasını görmeye başladıkça hız kazandı. Virginia Woolf, yirminci yüzyılın ilk yıllarından itibaren gelecek pek çok değişikliği gören bir yazardı. Pazartesi ya da Salı için, dünyayı farklı bir şekilde boyamaya çalışırken ele alınan deneysel bir şövale diyebilirim. Herhangi bir kısa öykü koleksiyonu gibi, öykülerden bazıları diğerlerinden daha çekici, ancak hepsi Woolf'un en küçük gözlemlerini bile bir fikir yolculuğuna dönüştüren yaratıcı güçlerini gösteriyor. Bu kısa koleksiyonda en sevdiğim şey, bir topluluk öyküsündeki esprili hiciv dışında, dilin ritmiydi. Sanki hikayeleri bir metronomun ritmine göre yüksek sesle okuyabilirmişim gibiydi. Bu kitabın en az alegorik hikayesi bir topluluktu diyebilirim. İnsanların: değer, bilim, sanat, ilim ile ilgili her şey erkekler tarafından yapılır, sadece erkekler kadınlar tarafından yetiştirilir diyebileceği zamanlarda yazılmış. Bu benim için cinsiyet eşitliği konusunda ne kadar ilerlediğimizi hatırlatan harika bir hikaye oldu. (Her ne kadar almamız gereken çok yol olsa da) Hikayelerin geri kalanı oldukça alegorikti diyebilirim. Virginia Woolf’un eserlerini kesinlikle çok seviyorum. Bana böyle hissettiren çok az yazar var ve Virginia Woolf kesinlikle onlardan biri. Bu kitap kesinlikle güzel ve okumaya değerdi, okumadıysanız okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016524 okunma
224 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Pazartesi ya da Salı, Virginia Woolf’un öykülerinden oluşan bir kitap.Kitap Woolf’un yazdığı ilk öykü olan Phyllis ve Rosamond öyküsü (Haziran 1906) ile başlayıp, ölümünden kısa bir süre önce bitirdiği (1941) Kaplıca öyküsü ile son buluyor.Böylece yazarın öykü yazımındaki değişimini görmek mümkün.Kimi öyküler geleneksel anlatıma sahipken kimi öyküler deneysel nitelikte.Yazdığı romanların karakterlerine de rastlıyoruz kimi öykülerinde.Virginia Woolf’un ölmeden önce yayımlanmış tek öykü kitabı Pazartesi ya da Salı.Ölümünden sonra eşi Leonard Woolf diğer öykülerine, ilk öykü kitabından aldığı altı öyküyü de ekleyerek Perili Ev adında bir öykü kitabı daha yayımlamış. Virginia Woolf’un diline, anlatımına yabancı değilim fakat bu kitaptaki öyküleri okurken çok sıkıldım.Kötü bir zamanlamaydı sanırım benim için.
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016524 okunma
224 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kitap yalnızlaşan bir yazarın değil yazarak insanlarla kucaklaşan bir yaşam müptelasının öykülerini okudum. Edebiyatın en özgün imgelemleri kullanan hülyalı hikayeleri hikayeler hem ufkumu hem de ruhumu doldurdu. İyi okumalar. Var olun
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016524 okunma
Ne yazsa okurum
224 syf.
·
Puan vermedi
Virginia Woolf ne yazda okuyacağım yazarlardan. Onun satırları arasında dolaşırken gizemli bir ormanda keşifte çıkmış gibi heyecan hissediyorum. Neredeyse bütün kitaplarını okudum ve tekrar okumayı düşünüyorum.
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016524 okunma
Haftanın ilk günleri, ama nasıl?
185 syf.
·
Puan vermedi
V. Woolf için eleştirmen Lord David Cecil'in değerlendirmesi "Bir deniz kızı gibiydi biraz. Hepimize şöyle bir bakmak için denizden yüzerek gelen güzel bir deniz kızıydı diye düşünürdüm- çok meraklıydı,çok ilgiliydi. Ama bir denizkızı gibiydi işte." Kendine ait odaya ve gelire kavuşan kadının öyküleri...
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Notos Kitap Yayınları · 2020524 okunma
Hissedilerek Yazılan Satırlar
224 syf.
7/10 puan verdi
Virginia'nın bu kitabı dil olarak ağır ama okudukça içinizi gıdıklayan tarzda yazmış öykülerini. Çokça doğa betimlemesi ve karakterlerin iç dünyasına yer vermiş ve bu nedenle çoğu yerlerde anlam derinleşiyor ya da zihniniz imgeleştiremiyor anlatılanları. Ama her şeye rağmen okunası, şiir tadında öyküler mevcut.
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da Salı
Pazartesi ya da SalıVirginia Woolf · Sia Kitap · 2019524 okunma

Yazar Hakkında

Virginia Woolf
Virginia WoolfYazar · 55 kitap
Virginia Woolf (25 Ocak 1882 - 28 Mart 1941) İngiliz feminist, yazar, romancı ve eleştirmen. 1882'de Londra'da dünyaya gelen Virginia Woolf, Victoria devri'nin tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen'ın kızıydı. Annesi ve babası daha önce başkalarıyla evlenmişler, dul kaldıktan sonra ise bir araya gelmişlerdi. Her ikisinin de ilk eşlerinden çocukları vardı. Sir Leslie Stephen'ın ilk eşi, ünlü romancı William Makepeace Thackeray'nın kızıydı. Thackeray'nın eşi akıl hastası olduğundan, Leslie Stephen'ın bu kadından olan kızı Laura, anneannesine çekmiş, yirmi yaşında bir akıl hastahanesine kapatılmıştı. Virginia'nın annesi Julia Duckworth ile Leslie Stephen'ın beş çocukları oldu. Yaş sırasıyla Vanessa, Julian, Thoby, Virginia ve Adrian. Virginia on üç yaşındayken annesi ansızın ölmüştür. Woolf, o yıllarda kadınların ikinci planda kalması nedeni ile okula gönderilememiş fakat babası yardımı ile kendini geliştirmiştir. Kızkardeşi Vanessa Bell daha küçük bir yaşta iken bir ressam olmaya, Virginia Woolf ise bir yazar olmaya karar verir. Kendisini babasının kütüphanesinde geliştiren Virginia Woolf, 1895'de bir gazetede kısa hikâyelerini yayınlatır. Özellikle, Viktorya tarzı yaşamaya karşı olan Virginia Woolf, yazılarında da bundan bahseder. Bloomsbury Grubu 1904'te babasının ölümünden sonra kardeşleriyle Bloomsbury'ye taşınması ise hayatında ciddi bir dönüm noktası olmuştur. Bloomsbury grubu içinde birçok ünlü edebiyatçıyı barındıran ve cinsel konulardaki özgürlükçü tavırlarıyla tanınan bir grup entelektüelden oluşuyordu. Grupta bulunan birçok kişi eşcinsel ya da biseksüeldi. İnsanlar onları etik bir grup olarak görüyorlardı. Grupta John Maynard Keynes, E. M. Forster, Roger Fry, Duncan Grant ve Lytton Strachey gibi ünlü kişiler vardı. Woolf, 1909'da bir süreliğine Lytton Strachey ile nişanlanmıştır. Evliliği Virginia Woolf 1912 yılında Leonard Woolf ile evlenmiştir. Evlilikleri cinsel açıdan yeterli olmasa da, Virginia Woolf için çok önemli olmuştur. Leonard Woolf eşi için bir basımevi kurmuştu ve bu da Virginia Woolf'un yazdığı kitapları yayımlatması için bir fırsat olmuştu. Ölümü Perde Arası romanını yazdığı sıralarda artık kendini yeterince yetenekli hissetmiyor, yeteneğini kaybettiğini düşünüyordu. Her gün savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmenin vermiş olduğu stres, dehşet ve korku sonucu ruhsal bunalıma girmiş, 28 Mart 1941'de içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamayıp evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar etmiştir. Virginia Woolf, geride iki intihar mektubu bırakmıştır. Birisi kardeşi Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a. "Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. O korkunç yeniden yaşayamayacağımı hissediyorum. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum."
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.