"Bende tekbiri böyle alıp annemden farkımı,niçin erkek olduğumu,erkekliğin ne olduğunu,erkek olmanın yalnız küçük kızları dövmek ve onlara hakim olmaktan başka da farkları olacağını düşünerek namazı bitirdim."
"Ah,on beş sene evvelki çocukluk ve şimdiki ben... Tatsız,neşesiz,muhabbetsiz,aşksız ve heyecansız,her şeysiz,boş bir hiçten daha boş geçen baştanbaşa yorgunluk dolu hayat..."
Zaten telaşlı ve hüsran dolu bir rüya olan bu fani ömür içinde yalnız kabus olmayan çocukluk ve hatıraları... Şimdi düşünüyorum ki hayatta bu çaresiz ve şefkatsiz mazilerin garip hiçliği... Ne yol olmayı seven ve hayal dolu bir boşunalık, ne belirsiz, ne esrarlı bir sürat var!
[...] bu memlekette kendisi gibi tarihinin büyüklüğünü, mazisinin şerefini, dedelerinin şanını bilmeyen, inkar eden, milliyetinden utanan ne kadar Avrupalılaşmış renksiz vardı?