Mekke fethinin ikinci günü Ebû Süfyân ile hanımı Hind'in aralarında geçen diyalog çok manidardır: Hind, "Ben de Muhammed'e bey'at etmek istiyorum!" dediğinde Ebû Süfyân, "Hani, dün şiddetle karşı çıkıyor, yalanlıyordun!" diye mukabelede bulunmuş, buna karşılık Hind, kocasına şu cevabı vermiştir:
"Vallahi, dün geceki kadar, şu Mescid'de, hakkıyla Allah'a ibadet edildiğine hiçbir zaman şahit olmadım; adamlar, namaz kılarak sabahladılar!.."
İşte bu, temsilin gücü ve hiç değişmeyen duruşun kalplerde meydana getirdiği kabulden başka bir şey değildir!
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) anlattıklarını önce kendisi yaşamıştır. O'nun her adımı, sözlerini tasdik eder mahiyettedir; huzurunda müthiş bir insibağ, temsilinde engin bir derinlik vardır!
Allah Resulü, Veda Haccı'nda ashâbının şahsında bütün müminlere, "Benim vazifem tebliğ etmek; hidayeti verecek olan şüphesiz Allah'tır!" buyurdu ve yine "Ey insanlar!" diye tekrar seslendi. "Dikkat edin!" diyordu. "Şunu iyi bilin ki Benden sonra ne bir peygamber gelecek ne de sizden başka bir ümmet söz konusu olacaktır. Ancak hiç şüphe yok ki bu din veya bu iş, 700 gece ve gündüzün ulaştığı her yere ulaşacaktır. Allah (celle celâluhû), yeryüzünde kerpiç ve tuğla benzeri su ile yoğrulmuş herhangi bir malzemeyle inşa edilmiş her eve; deve tüyü, keçi kılı veya koyun yünü cinsinden örülmüş her bir çadıra bu dini ulaştıracaktır ve yine onunla, insanları el üstünde tutulan birer aziz kılacak veya itibarını yitirmiş birer zelil hâline getirecektir.
Zira problem, insanın olduğu yerde vardır. Şayet insan problemi çözülebilirse her türlü problem çözülme yoluna girmiş demektir. Bunun için insanın muhatap alınması ve duyarlılık adına mesafe alması hedeflenmelidir.