Doğduğu ilk günden beri bütün zamanların ve bütün mekanların efendisi O olmuştur. O, uğradığı her yere şeref vermiş, ayak bastığı bütün mekanlar şeref bulmuştur. O, bütün zamanların peygamberi, ahir zamanın son elçisidir. O; Kıyametin, Cennet ve Cehennemin habercisidir. O, herkesin en dar günü olan mahşerde kurtuluş ümidiyle gözlerin kendisine çevrildigi ümmi peygamberdir.
.
.
Mabetlerde O vardır, göklerde vardır, Rahmân'ın yanında O vardır. Bir de gönüllerde baş tacı olan O'dur. Mekke'de O vardır, Medine'de O vardır, Kudüs'te İstanbul'da, Saray Bosna'da O vardır. Kabe O'na güler, tavaflarla O'nun sevgisi dokunur adım adım, ilmek ilmek.
Mescid-i Nebevi'den dalga dalga dünyaya salavatların karşılığı yayılır, Kudüs'ten göğe yükselişin kapısını O aralar. Istanbul'da minarelerden O'nun adı okunur. Saray Bosna'da O'nun için can verilir. O, insanların ve şehirlerin kalbinde olan Muhammedün Resulullah'tır.
.
.
O öğretti insan olmayı, adam olmayı. O öğretti sevgiyi, kardeşligi, barışı ve yetimin başını okşayıp zalime karşı dik durmayı. O öğretti cesareti, esaretin zelilligini ve hürriyetin serefini. Namusu, aileyi, toplumsal dayanışmayı, bir arada insanca kalabilmeyi; vuruşmadan, savaşmadan, kırmadan, dökmeden de ayakta kalınabileceğini hep O,
O öğretti.