Peygamber Efendimizin Hitabeti

Ahmet Lütfi Kazancı
"Bir kavme, akıllarının kavrayamadığı bir söz söylersen, o söz, onlardan bir kısmı için mutlaka fitne olur." Abdullah b. Mes'ud
Sayfa 136
Rasûlullah (s.a.v.) anlatmak istediğini söyleyip geçme metodunu hiç bir zaman benimsememiştir. "Benden söylemesi" diyerek işe başlayan, “anlamazsa ben ne yapayım" düşüncesiyle kusuru dinleyiciye yükleyen bir hatip durumuna asla düşmemiştir. Anlatmak istediğini dinleyicinin zihnine perçinleyecek zaman ve zemini gözettikten sonra ele geçen fırsatı değerlendirmiş, bütün ilgilerin bir araya toplandığı zamanda söylenmesi lâzım geleni söylemiştir. Ayrıca ehemmiyet verdiği cümleleri üç defa tekrar etmek suretiyle hem önemine işaret biliyoruz.
Sayfa 233
Reklam
"Rasûlullah (s.a.v.)'ın beyan tarzını anlatmak için söylenen sözlerin en doğrusu, geometri bilginlerince "doğru çizgi" için verilen şu tarif olmalıdır: İki noktayı birleştiren en yakın ve kısa yol.
Sayfa 220
Rasûlullah (s.a.v.) "Az konuşmanın, sözü uzatmamanın faydalı olacağı kanâatine vardım. Çünkü kısa az söz faydalıdır" "Kişinin namazının uzun, hutbesinin kısa oluşu bilgi ve anlayışının alâmetidir. O halde namazı uzatın, hutbeyi kısa tutun. Hiç şüphe ki beyanda kalplere işleyen bir kuvvet vardır."
Sayfa 187
"De ki: Ben sözünü zinetleme (süsleme) çabasına düşenlerden değilim." Sad Sûresi: 86
Marifet Yayınları
Hitabet
Hitâbet bir milletin, bir cemiyetin siyâsî terbiyesi ve kültürle tenevvür edip etmemesiyle ilgilidir. Kültür ve hürriyet bakımından yükselmemiş milletlerde ve cemiyetlerde hitâbet umumiyetle o kadar revaçta değildir. Söz ve fikir hürriyetinin hâkim bulunduğu yerlerde ve zamanlarda hitâbet sahasında da ilerleme olmuş, meşhur hatipler yetişmiş ve bu nev'in dehâ derecesindeki mahsûlleri meydana gelmiştir"
Sayfa 44
Reklam
Fert, öğrenme ihtiyacını duyduğu zaman öğrenir. (Gatheyet, I/286)
Sayfa 236
"İnsanlara bildikleri ölçüler içinde söz söyleyiniz. (Akıllarının kavrayamayacağı sözleri söylemek suretiyle) Allah'ın ve Rasûlün'ün tekzîb (ve inkâr) edilmesini ister misiniz?" Hz. Ali radiyallahu anh (Buharî, el-İlm:49)
Marifet Yayınları
"Sermâyenin en iyisi zikreden bir dil, şükreden bir kalp ve insanın dininin emirlerini yerine getirmesi ne yardımcı olan imânlı bir hanımdır." Hadis-i Şerif Tirmizî, et-Tefsir 10/3094
Marifet Yayınları
Ağır baskılar altında dilleri tutmak mümkündür. Kalplere nüfuz etmek, düşüncelere set çekmek mümkün değildir. Bu sebeple hürriyetin yokluğu hitâbeti hazırlayan sebepler arasında yer alır. Edebiyatın en güzel misâlleri hürriyete hasret kalanların yanık gönüllerinden fışkırmıştır. Fransız ihtilâlini (1789) hazırlayan ateşli hatipler, hürriyetin varlığından değil, yokluğundan hız almıştır.
Sayfa 45
Reklam
ASHAB-I KİRÂM
"Yıldızlar, göklerin emniyet sigortasıdır. Yıldızlar gidince göğe vadedilen âkibet gelir. Ben ashabım için bir emniyet sigortasıyım, gittiğim zaman ashabımın başına vadedilen gelir. Ashabım da ümmetim için bir emniyet sigortasıdır. Ashabım gidince ümmetimin başına vâdedilenler gelir." Hadis-i Şerif- Müslim, Fedail'us- Sahabe 51/207
Marifet Yayınları
Hadisler daha sonra yazıldı diyenlerin belini kıran bir hadis'i şerif
Abdullah b. Amr (65/684) bir hatırasını şöyle anlatır: Rasûlullah'dan duyduğum ve hatırımda tutmak istediğim her şeyi yazardım. Kureyş beni bundan men etti: Duyduğun her şeyi yazıyorsun. Halbuki Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'da insandır. Kızgın ve neş'eli halinde söz söyler, dediler. Bir zaman yazmadım. Sonunda durumu Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'a söyledim. Parmağıyla ağzını göstererek: "Yaz. Ruhunu elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki buradan hak sözden başkası çıkmaz" buyurdu. Ebu Dâvûd, el-İlm 3/3646
Marifet Yayınları
Hz. Ömer (r.a.) pazarda satılan ipek bir elbise görerek Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'a getirmiş: "Ya Rasûlallah bu elbiseyi al. Cuma günlerinde ve sana elçi geldiği zamanlarda giy, demiş." Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem) ise: "Bunu âhiretten nasibi olmayanlar giyer," diyerek kabul etmemiştir. Buharî, Libas 30
Marifet Yayınları
Disiplin ya zorlanarak veya benimsenerek sağlanır. Birinci şekilde disiplin zora ve kör kuvvete dayanır. Güçsüz, sinirli, sabırsız öğretmenlerin çoğu vakit başvurdukları disiplin şekli; göz korkutma yolu ile olur. Bu şekilde disiplinin eğitim bakımından faydası yoktur. Gerçek disiplin; çocukların emirleri ve yasakları içten benimsemesiyle meydana gelir. Bu da öğretmenin kişiliğinde toplanan meziyetlerle mümkün olur”
Sayfa 260
Rasûlullah (s.a.) zahire göre hikmetsiz gibi görünen ve kıpırdanmalar bulunan durumlarda meseleyi rahatlıkla halletme imkânını bulmuş, muhatabını ikna edebilmiştir. Bu ganimet dağıtımı sırasında Sa'd b. Ebî Vakkas (55/675) tarafından, iyi tanınan bir kimseye yeterince verilmemesi karşısında, Sa'd üç defa itirazda bulunmuş nihayet: "Ey Sa'd, bir başkası bana daha sevgili olduğu halde, benim bir insana (mal hırsıyla işleyeceği kötülükleri sebebiyle) Allah'ın kendini yüzü üzerine cehenneme atıvereceğinden endişe ederek mal verdiğim olur" demiş ve Sa'd bu izahatla mutmain olmuştur.
Sayfa 257
Resim