Peygamber'in Aynaları

A. Ali Ural

Newest Peygamber'in Aynaları Quotes

You can find Newest Peygamber'in Aynaları quotes, newest Peygamber'in Aynaları book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Hatırladığım diğer bir hadis de 'Seni ilgilendirmeyen şeyleri bırak, ilgilendiren şeylere bak...' hadisidir. Bir de dedemden öğrendiğim şu dua var: 'Ey Allah'ım! Beni hidayete erdirdiğin kimselerden eyle, afiyet verdiğin kişilerden eyle, dost edindiğin kullarının arasına kat! Verdiğin şeyleri benim hakkımda mübarek kıl ve hüküm verdiğin (takdir ettiğin) şeylerin şerrinden de koru. Senin dost edindiğin bir kişi asla zelil olmaz.
Sevinç geri almıştı hüznün zapt ettiği kaleleri.
Reklam
Hicretten üç yıl önce, üç gün arayla toprağa verdi Son Peygamber siperlerini. İlki amcası Ebu Talib, ikincisi sevgili eşiydi. Gri bir örtüyü iki ucundan tutup Mekke'nin üzerine serdi bu iki yolcu. "Hüzün Yılı" konuldu bu gri zamanın adı.
"İnsanlara anlayacakları şeyleri söyleyiniz," diyerek ilim ahlakına altın bir pencere açıyordu. Ona göre kişi anlamadığı şeyin düşmanıydı. Bu yüzden ya ikna edecek bir ilme sahip olmalı ya da inkara zemin hazırlamamak için susmalıydı. Belki de bu nedenle kılıcının kınında bir hadis sahifesi vardı Hz. Ali'nin. Bilgi ve eylemin bir araya geldiği bu kında savaş hukukuyla ilgili bizzat Peygamber'den duyduğu hadisleri taşıyordu.
Hiçbir ölüm Son Peygamber'in ölümü kadar boşluk bırakmadı dünyada. Hiçbir ayrılık, yalnızlığı bu kadar büyütmedi. O'nu sevenler, O'ndan kalan her sözü ve hatırayı da sevdiler. Yalnızlıklarının derin mahfazalarına yerleştirdikleri bu emanetlerin üzerine titrediler hep. "Canından çok sevmek" onların hayatlarında bir söz değil, bir fiil olarak yer aldı. Bu yüzden hazinelerini aynen korumak istediler. Ona bir şey eklemenin ve ondan bir şey eksiltmenin, göğün rahmet kapılarını kapamasından korktular. Kabulü kabulleri, reddi redleriydi. Sağlığındayken huzuruna çıkardıkları meselelerini ölümünden sonra hadislerine götürdüler. Unuttukları bir şey hatırlatıldığı zaman geri adım atmada bir an bile tereddüt etmediler. Bütün zamanları kapsayan nurunda erittiler şüphelerini. Işığın kendi zamanlarına uzanan dallarına tutundular. Her şeyi söylemişti aslında. Biraz dikkat, biraz feraset, biraz basiret, tarihin altın çağına musallat olan bakırdan gölgeleri kovmaya yetecekti.
Evet, yıldızlı bir gecede dünyayı azarlayan Ali'ydi. Hurma için elleri şişene kadar kuyudan su çeken ve Hz. Peygamber'in evine gidip kazancını paylaşan Ali! Elbisenin eskisini, kalbin yenisini makbul gören, üzerine elbise alabilmek için kılıcını satmak zorunda kalan Ali! "Bu kılıcı kim benden satın alacak? Yerden tohum bitiren Allah'a yemin ederim ki çok kere bu kılıçla Resulullah'ın (sav) yüzündeki üzüntüyü giderdim. Şayet giysi alacak param olsaydı kılıcımı satmazdım!" diye yükselen sesiyle kılıcını değil, belki de dünyayı satılığa çıkaran Ali! Zira ona göre dünya, aldatıcı bir yalan, şaşırtıcı bir hayal ve anlamsız bir şiirdi.
Reklam
Sandığını açıp bütün yıldızlarını dökmüştü gece. Kar taneleri gibi ağır ağır yere doğru süzüldüklerine bakılırsa birazdan dağları, ovaları ve çölleri kaplayacaklar, nehirlerle denizlere akarken denizlerle sahillere vuracaklardı.
Hz. Osman'ın (ra), "Konuşan başkandan çok, çalışan başkana ihtiyacınız var.
Kağıtta onun ismi yazılıydı. Hz. Ebu Bekir istemişti o ismi. Bu adı görenler, "Bilirsin ki Ömer sert mizaçlıdır. Rabbin, Ömer'i halife tayin ettiğin için seni sorgularsa ne cevap vereceksin?" diyecek olmuşlardı da, "Allah'ın kullarının en iyisini onlara halife yaptım, derim," diye cevaplamıştı Ebu Bekir (ra) bu soruyu. Sonunda emr-i Hakk vaki olmuş, minberde yükselme sırası Ömer'e (ra) gelmişti. İşte ilk sözleri: "Allah'ım! Ben sert, şiddetli biriyim, beni yumuşat. Zayıf biriyim, beni güçlü kıl! Cimriyim, beni cömert eyle!" Yüce Allah Ömer'in (ra) kalbini zayıflara karşı yumuşattı, güçlülere karşı değil. Emri altındaki yöneticilere karşı sertliği hiç azalmadı. "Yöneticilerimden biri haksızlık eder de düzeltmezsem bu haksızlığı yapan ben olmuş olurum!" diyerek bilgi sahibi olmaya çalıştı hep yapılan işlerden. Zira ona göre Allah'ın en sevmediği bilgisizlik, devlet başkanının bilgisizliğiydi. Bu yüzdendi Fırat kenarındaki koyunun öte dünyada bir soru işaretine dönüşeceğinden korkması. Bu yüzdendi Mısır Valisi Amr b. As'ın oğlunun, kaybettiği yarış yüzünden bir Kıbtiye "Al sana bir soylu tokadı!" diyerek vurması üzerine verdiği cevap: "Annelerinden hür doğan insanları ne zaman köleleştirdiniz!" Amr b. As'ın Mısır Fatihi oluşu Hz. Ömer'in öfkesini engellemedi. Zira fetih, fethedilen topraklardaki insanların üstüne adaletin gölgesini düşürmek içindi, adalete gölge düşürmek için değil.
Ve bir gün Allah'ın dinini yaşatma görevi Hz. Ömer'e verildi. Hz. Ebu Bekir'in vefat ettiği sabah, güneşin ışıkları Hz. Ömer'in kaleminin ve kılıcının üzerine düştü.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.