Hz. Ömer (r.a) der ki :
3 şey için ilim öğrenme;
1) İnsanlarla mücadele etmek için
2) Övünmek için
3) İnsanlara gösteriş için
3 şey için de ilmi terketme;
1)İlmi öğrenmekten utanarak
2) İlmi kıymetsiz sayarak
3) İlmin yerine cahilliğe razı olarak
Bu konuda Rasûlullah (s.a.) efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Sizin cahiliye devrinde hayırlı olanlarınız, (dinini öğrendikleri takdirde) islâm'da da en hayırlılarınızdır."
2- Hz. Muhammed'in (s.a.) getirdiği davete ilk icap eden, eşi Hz. Hatice'dir. Daha sonra sonra ile henüz on yaşındaki amca oğlu Hz. Ali, Hz. Zeyd b. Harise ve yakın dostu Hz. Ebubekir es-Siddîk'tir. Kölelerden ise İslâm'a ilk girme şerefi Hz. Bilal'e aittir. Bu tarihî gerçeklerden öğrendiğimize göre, İslâm'a ilk giren Hz. Hatice'dir. Ve Peygamber(s.a.) efendimiz Pazartesi aksamı ilk namazı Hz. Hatice ile birlikte, ilk inzal olduğu şekilde sabah-akşam ikişer rekat olmak üzere kıldılar.
3- Kesin süresi üzerinde ihtilaf olmakla birlikte, bir müddet vahyin kesildiğini bilmekteyiz. Rivayetlerde belirtilen en uzun müddet üç yıl, en kısa müddet ise altı aydır. Tercihe en lâyık görüş ise alt ay şeklinde olanıdır. Vahyin kesilmiş olması Rasûlullah (s.a.) efendimizi çok üzdü.Rasûlullah (s.a.) efendimiz Cenab-ı Allah'ın vahyi ile kendisine peygamberlik şerefini verdikten sonra onu kesmekle kendisini terk ettiğini düşünüyordu. Fakat daha sonra Cabir b. Abdullah el-Ensarî'nin Peygamber'den (s.a.) rivayet ettiği Sahîh-i Buhari'de geçen hadisten öğrendiğimize göre, vahiy tekrar gelmeye başladı:
"Yürür iken gökten sesler işitmeye başladım. Semaya başımı kaldırıp baktığımda Hira mağarasında iken gelen meleğin yer ile göğün arasını kaplayan bir kürsüde oturduğunu görerek korktum. Eve döndüm ve "beni örtünüz" dedim. O an vahiy yeniden inmeye başladı: "Ey örtülere bürünmüş nebi! Kalk da uyan, Rabbini yücelt, giydiklerini temiz tut, kötü şeyleri terke devam et." (Müddesir, 1-5) Ve bundan sonra vahiy kesintisiz devam etti."
Haçlıların elinden Kudüs’ü yeniden fetheden Selahattin Eyyubi yaşlılara, kadınlara, çocuklara hatta esir savaşçılara dahi hiçbir şekilde dokunmamıştır. Halbuki haçlılar, Kudüs’ü işgalleri sırasındaMüslümanlara mescidi Aksâ’ya toplanmaları ve beyaz bayrak asmalar halinde hiçbir zarara uğramayacaklarını belirtmişler, ardından da müslümanlara mescidi Aksâ’ya toplanmaları ve beyaz bayrak asmalar halinde hiçbir zarara uğramayacaklarını belirtmişler, ardından da mescide sığınanları teker teker öldürmüşlerdi. Öldürülen alim, zahid, kadın ve çocukların sayısı yetmiş bini bulmuştu. Tarihte tespit olunan ve papaya yazılan bir mektuptaki Şu cümleler, insancıl oldukları iddiasındaki insanların gerçek yüzlerini açıkça ortaya koymaktadır: “Sokaklar kanla doldu. Atlılarımız sokakları dolaşırken Müslüman kanı atlarımızın topuklarını örtmekteydi.”Bütün bunlar, Lawbo isimli tarihçinin “Tarih İslam ordularından daha şefkatli ve adaletli fatihlere rastlamamıştır.“ diye nitelendirdiği komutan ve askerlerimizi övmek için söylemiyoruz.
Bize insanlığın 20. asırda yaşayan hümanizm propagandacılarından, yılın bir tek gününü analar, babalar, çocuklar günü ilan edenlerden ne denli ileride olduğumuzu belirtmek için, kendilerinin sakladıklarını bildiğimizi ve gafil insanlar dışında bir kimseyi kandırmadıklarını belirtmek için söylüyoruz.