Şevâhidü'n - Nübüvve

Peygamberlik Müjdeleri ve Mucizeleri

Molla Câmî
Peygamberlik Müjdeleri ve Mucizeleri / Şevahidün Nübüvve Molla Cami İncelediğiniz eserin müellifi olan Mevlânâ Abdurrahman Cami hazretleri İslâm kültür semasının parlak yıldızlarından olup sultanlara bile el öptürecek bir yüksekliğe erişmiş dehâ çapında bir âlim edip şair ve gönül sultanı idi. Sadece yaşadığı ülkenin hükümdarları değil bütün Müslüman devletlerin padişahları ve ileri gelenleri ondan feyiz ve himmet almak için can atarlardı. Asıl sultan ol hazret idi ve saltanatı halen devam etmektedir. Çünkü ilim aşk edeb ve hikmet âleminin saltanatı ölümle sona ermez. Resûlullah'ın (s.a.v.) mu'cize ve harikulade şeylerini duymak insanların îmanına asıl sebep veya yakînlerinin artmasına vesile olmaktadır. Bunun için din âlimleri insanların îmanlarının yakîn hasıl etmesi sünnete uymaya teşvik olması Resûlullah'a (s.a.v.) muhabbetin artması için peygamberlik delillerinin anlatılması ve risalet sahicilerinin yazılması hususunda birçok kitaplar telif ve tasnîf etmişlerdir. Bunlardan biri de sonra gelen(müteehhirîn) âlimlerin büyüğü ilim denizine dalanların reisi ışıklı yolun aydınlatıcısı ve şerî'at ve tarikat mesleklerinin yolcusu Mevlânâ Abdurrahman Câmî (tegammedehullahu teâlâ bilutfihi's-sâmî) eski kitaplardan ve yeni risalelerden sahih meşhur haberleri alarak; ŞEVÂHİDÜ'N-NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYETİ EHÜ'L-FÜTÜVVE adlı bu kitabı yazmıştır. Kulların en aşağısı ve acizi Osman oğlu Mahmud Lâmi'î (Allahü teâlâ bu ikisinin günahlarını afvetsin) bu kitabı baştan sona kadar okumakla müşerref oldum. Muhabbetin kuvvetlenmesindeki faidelerinin sayısız olduğunu gördüm. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) uymanın sonsuz güzelliklerini buldum. Ustad-ı Kâmil ve İmam-ı Fadıl Mevlânâ Abdurrahman Câmî'nin (kuddise sırruh) bu kitabın tasnifinde çok zahmet çektiğini müşahede ettim. Açık mu'teber faydalı ve kısa olması için çeşitli rivayetleri ve türlü isnadları almadığını gördüm. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) mu'cizelerinden sonra Ashâb-ı Kiramın Tabiîn ve Tebe-i Tabiînin (aleyhimürrıdvân) âdet dışı işlerini ve kerametlerini de mu'cize kabilinden yazmıştır. Çünkü "Velînin kerameti nebinin mu'cizesidir" denilmiştir. Ümmette parlayan fazilet ve keramet nurları tâbi olmak dolayısıyla hakikatte Peygamberin parlak nurlarıdır. Bunun için ümmetten hâsıl olan kerametler Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mu'cizelerinden sayılmıştır. Mevlânâ Câmî (kuddise sırruh) bu kitabı Fars diliyle yazmıştır. Herkesin okuyabilmesi için Türkçeye çevirdim. Allahü teâlânın kereminden müyesser ettiği faydalı sırları ve kıymetli kitaplarda bulduğum sahih haberleri de bu kitaba derc ettim. Allahü teâlâ doğru yolda yürüyenleri muvaffak eder. O duaları kabul edicidir. Yanılmaktan ve hata yapmaktan O'nun ismetine sığınır O'na tevekkül ederiz. Ümid olunur ki Hak teâlâ kereminden ve herkese saçtığı nimetlerinden bu kitabı okuyup mu'cizeleri mülahaza etmekle şereflenen aşık ve sadık taliplerin ve din kardeşlerimin kalplerini yakîn ve iz'an nurları ile doldurup mesrur eyleye! Amin yâ Mûcibe's-sâilîn! Bu kitapta bir mukaddime yedi bölüm ve bir hatime olmak üzere dokuz bölüm vardır. Kısaca bu bölümlerde nelerden bahsedildiğini açıklayalım: • Mukaddime: Nebî ve Resul kelimelerinin mânaları ve bunlara bağlı bazı şeyler hakkındadır. • Birinci bölüm: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) doğumundan evvel peygamberliğine müjde olan alâmetler hakkındadır. • İkinci bölüm: Doğumundan bi'sete (peygamberliğini ilana) kadar meydana gelen peygamberliğine şahid olan alâmetler hakkındadır. • Üçüncü bölüm: Bi'setten hicrete kadar meydana gelen peygamberliğine delil olan mu'cizeler anlatılmaktadır. • Dördüncü bölüm: Hicretten vefatına kadar meydana gelenler bildirilmektedir. • Beşinci bölüm: Vefatından sonra olan ve ayrıca zamanı kal'i olarak belli olmayan veya bir vakte mahsus olmayan alâmetler hakkındadır. • Altıncı bölüm: Ashâb-ı Kiram ve evlad-ı izamdan meydana gelen kerametler anlatılmaktadır. • Yedinci bölüm: Tabi'în ve Tebe-i Tabiîn ve büyüklerden meydana gelenler hakkındadır. • Hatime: Din düşmanlarının dünyada gördüğü cezalar anlatılmaktadır.
Türler:
Kitabın Konusu:
302 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

302 syf.
9/10 puan verdi
Yine Bedir Yayınlarından çıkmış güzel bir eser daha... Bedir yayınları daha önce yayınlanmamış dini-tasavvufi eserleri Türkçe'ye uzun zaman önce çevirmeye başlayıp, bildiğim kadarıyla kar amacı gütmeyen bir yayınevi. Öncelikle onları tebrik ederim. Kitabın önsözü rahmetli M.Şevket Eygi'nin önsözüyle başlıyor. Yapmış oldukları hizmetlerden ötürü Allah razı olsun. Kitap, konusu itibarıyle Peygamberimiz Hz Muhammed (S.A.V) in mucizeleri ve nübüvvet delilleri üzerinden ilerliyor. Orjinal ismi kapakta da yazdıkları gibi "Şevahidü'n-Nübüvve" Bir çok kaynaktan derlenmiş, daha önce duymadığınız mucizeleri okuyabilirsiniz. Gayet güzel bir eserdi.
Peygamberlik Müjdeleri ve Mucizeleri
Peygamberlik Müjdeleri ve MucizeleriMolla Câmî · Bedir Yayınları · 201430 okunma

Yazar Hakkında

Molla Câmî
Molla CâmîYazar · 19 kitap
Nuruddin Abdurrahman b. Nizamiddin Ahmed b. Muhammed el-Cami. 23 şaban 817' de (7 Kasım 1414) Horasan'ın Cam şehrinin Harcird kasabasında doğdu. Daha çok Molla Cami unvanıyla tanınır. Birinci divanının mukaddimesinde Câm şehrine nisbetle ve Ahmed-i Namekiyi Cami'nin (ö. 536/ 1141) hatırasına saygısının bir ifadesi olarak Câmi mahlasını aldığını söyler. İsfahan'dan Horasan'a göç eden dedesi Şemseddin Muhammed, burada İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybani (ö. 189/ 805) neslinden gelen birinin kızıyla evlenmiş, bu evlilikten babası Nizameddin Ahmed dünyaya gelmiştir. Câmi ilk tahsiline babasının yanında başladı. Babası Herat'a gidip Nizamiye Medresesi'ne müderris olunca (823/ 1420) öğrenimini orada sürdürdü. Devrinin meşhur âlimlerinden Mevlana Cüneyd-i Usûli'den Arap dili ve edebiyatının temel eserlerini okudu. Ardından Seyyid Şerif el-Cürcani'nin öğrencisi Ali es-Semerkandi ile Teftazani'nin öğrencisi Şehabeddin Muhammed el-Cacermi gibi ünlü bilginlerin derslerine devam etti. Daha sonra Uluğ Bey zamanında büyük bir ilim merkezi haline gelen Semerkant'a giderek orada dokuz yıl kaldı. Uluğ Bey Medresesi'nde Bursalı Kadızade-i Rümi'den (ö. 841/1437) riyaziyyat dersleri aldı. Bu arada Mevlana Fethullah-ı Tebrizi'nin derslerinden de faydalandı. Keskin zekâsı, yeteneği, ilmi meseleleri anlatma gücü ve görüşünü çok açık olarak ortaya koyabilme kabiliyeti sayesinde herkesin hayranlığını kazandı. Kâşifi, Reşahat'ta Câmi'nin tahsiliyle ilgili hayret verici hatıralar nakleder. Ünlü astronomi ve matematik âlimi Ali Kuşçu Herat'a gittiğinde Câmi'ye astronomiyle ilgili zor sorular sormuş, cevabını hemen alınca hayranlığını gizleyememiş, onunla riyazi meseleler üzerinde çalışmalar yapmış ve kendisini takdir etmişti. Genç yaşta döneminin bütün ilimlerine vakıf olmasına rağmen bu ilimler Câmi'yi tatmin etmedi. Semerkant dönüşünde Nakşibendî şeyhlerinden Sa'deddin-i Kaşgari'ye intisap etti. Onun vefatından sonra (860/ 1456) halefi Hace Ubeydullah Ahrar'a bağlandı. Ubeydullah ile birkaç defa görüştü. Ayrıca mektuplaşmak suretiyle kendisiyle devamlı temasta bulundu. Manzum ve mensur eserlerinin çeşitli yerlerinde onu her fırsatta öven Câmi ölümünde de (895/1490) uzunca bir mersiye kaleme aldı. Ubeydullah Ahrar'ın Câmi üzerindeki tesirinin diğer Nakşi şeyhlerinden daha fazla olduğunda şüphe yoktur. Câmi 877'de (1472) hacca gitmek için Herat'tan ayrıldı. Bu yolculuk sırasında Bağdat'ta iken bazı Şiiler Silsiletü'z-zeheb mesnevisinin Ehl-i beyt sevgisiyle ilgili bölümünü tahrif ederek Câmi'nin aleyhinde kullanmak istedilerse de Câmi Ehl-i beyti sevmenin Kur'an'ın emri olduğunu söyledi ve Silsiletü'z-zeheb'in Ehl-i beyt'le ilgili bölümlerini okuyarak muarızlarını susturdu, orada bulunan alimlerin takdirini kazandı. Hac dönüşünde Tebrize gitti. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın Tebriz'de kalmasını istemesine rağmen oradan ayrıldı. 18 Şaban 878 (8 Ocak 1474) tarihinde Herat'a döndü. Burada Sultan Hüseyin Baykara'nın kendisi için yaptırdığı medresede Arap dili ve edebiyatı, hadis ve tefsir dersleri okuttu. 18 Muharrem 898 (9 Kasım 1492) cuma günü Herat'ta vefat etti. Cenazesi, başta Hüseyin Baykara ve Ali Şir Nevai olmak üzere devrin bütün ileri gelenlerinin iştirakiyle kaldırıldı, şeyhi Sa'deddin-i Kaşgari'nin kabrinin yanına defnedildi.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.