Sokrates: Şöyle, dedi. Nasıl, “adamdan tiksinmek” olursa, “fikirden
tiksinmek” de olur. Doğrusu bu fikir tiksintisinden daha kötü bir
felâket olamaz. Fikirden tiksinme de adamdan tiksinme gibi aynı
şartlar içinde belirir. O halde fikirden tiksinmenin içimize sinmesi
neden ileri geliyor? Tanımadan, bir adama sonsuz güven beslemekten,
onu büsbütün doğru, sağlam ve inana lâyık sanmaktan değil mi? Az
sonra da, onun ikiyüzlü ve bozuk olduğu, yeni baştan başka bir adam
olduğu ortaya konulur.
Ruh büyük oranda ilahi, ölümsüz, anlaşılır, tek görünümlü, dağılmayan ve her zaman aynı kalana benzer. Beden de beşeri, ölümlü, anlaşılmaz, çok görünümlü, dağılabilen ve hiç aynı kalmayana benzer.
Ksanthippos bizi görür görmez bağırıp çağırmağa, böyle hallerde kadınların söylediklerini söylemeye başladı. "Ah Sokrates", dedi, “seni sevenler, demek seninle son defa konuşuyorlar, sen de onlara son sözlerini söylüyorsun!"
Sokrates, Kriton'a bakarak, "Kriton, şunu eve gönder" dedi; Kriton'un adamları onu götürürken o göğsüne yumruklarıyla vurarak inleyip duruyordu.
her hazzın, her acının bir nevi çivisi var. Bununla
ruhu tene çiviler, ruhu tene benzetir, onu tenin dediklerine göre
nesnelerin doğruluğuna inandırır. Ruh hükümlerinde tene uymasıyla,
aynı hazlardan hoşlanmasıyla, sanırım, aynı eylemlerde bulunmak,
aynı şekilde duymak zorunda kalacaktır.
- O halde ruh gerçeğe ne zaman ulaşabilir? Çünkü bir şeyi bedenin aracılığıyla incelemeye giriştiğinde bedenin onu yanıltacağı kesin.
- Doğru söylüyorsun
-Bu durumda ruh, varlıkların gerçek özü hakkında sadece düşünce yoluyla bilgi edinebilir, öyle değil mi?
-Evet öyle.