Pina minicik bir evde yaşardı. Evi sıcacık, üzerine örttüğü kat kat battaniyeler yumuşacıktı. Bütün hayatını buraya sığdırmıştı, başka dünyalara ihtiyaç duymazdı.
Battaniyenin
altına girdi.
Sevdiği şeyleri
düşünerek ağzından
fırlamak üzere olan
kalbini sakinleştirdi:
Okuduğu kitabın
sayfalarında gezinen
ikindi güneşini...
En sevdiği şarkının
başlamasını
beklerken duyduğu
plak hışırtılarını...
Tencerede pişen
pudingin baloncuk seslerini...