Fakat, Müdür Bey pedagoji diyorum, pedagoji! Demin inip çıktığımız merdivenlerin, geçtiğimiz koridorların, şu binanın boyasına bakın! Bu perişanlığa bir çocuk nasıl hevesle koşabilir?
Sayfa 235Kitabı okudu
Reklam
Oysa kendimize benzemediğini sandığımız, gizli kalmış ne çok yönümüz vardır. Kimiz?.. Biliyor muyuz?..
Sayfa 410Kitabı okudu
- Cevat Bey, bu sandıklar kurşun gibi ağır. Bunların içinde ne var? - Ölmüş zamanlar.
Şiiri ezberletmeden önce şairi tanıtmak gerekmez mi? Şairin İstanbul'a aşık olduğunu bilmezsen... Müziği yazanı bütün geçmişiyle anlatmazsan, ruhsal yapısını anlatmazsan, kalıp gibi şan öğretilmez ki...
Sayfa 111Kitabı okudu
- Ah!.. Büyükler!.. Ah!.. Küçükler!.. Aynı şey sürekli oluyor. Engel olmak olası değil ki: Büyüklerin önemsemeden yaptığı nice şey, hatta nice önemsiz şey, küçüklerin yüreğinde öyle çukurlar açıyor ki, onları sonraları, ne büyüyen küçükler ne de daha büyümüş büyükler onaramıyor.
Reklam
Oysa kendimize benzemediğini sandığımız, gizli kalmış ne çok yönümüz vardır. Kimiz?.. Biliyor muyuz?
Sayfa 410
Ben de!..
- Profesör, ben piyanoya başlamak istiyorum! - Anlamadım, ne istiyormuşsun? - Piyano...Piyano...Nolur, piyano!..
Sen'le edilmiş sözler, siz'le edilmişlerden daha can yakıcıdır. 'Siz' yapaydır. Başını eğersen, kafanın üstünden geçer gider. Hiçbir yerin acımaz. Ama 'sen' vurursa, dağıtır.
...Kapattığı iç dünyasının kepenklerini kaldırmış, pencerelerini açmıştı. On yaşından bu yana kitleyip disiplin altına aldığı cıvıltılı kişiliğini yaşıyor, içine gizlediği çocuk soluk alıyor, yaşanmamış genç kızlığının bütün çılgınlıklarına açık duruyordu...
Reklam
Bir gülümseme daha dolaştı yüzünde. Gülümsemeleri belirgin olmaktan kaçınan sürekli değişken... Bu gülümsemeler, saklanmak gibi, gizlenmek gibi; tam verirken geri almak gibiydi.
Hoş..
-Küp gibi şişiyorum. Fark etmiyor musun? -Uyduruyorsun. -Olur mu? Giysilerime sığamaz oldum. 'Kollarıma sığıyorsun' diyecektim, tepkisinin ne olacağını kestiremediğim için vazgeçtim.
Arkasında duruyordum. Aramızdaki uzaklık bir karış. Birden döndü. O an... O an başım mı dönmüştü? Yerçekimi dikey olmaktan çıkıp yatay mı olmuştu? Tayfun muydu? Hortum muydu? Ufuksuz, sahilsiz bir mavi beni ona doğru çekiyor, beni bilinçsiz ona itiyordu.
Yazgı nedir? Erkimizi hiçe sayan, bize yazılmış yaşam çizgimiz mi? Yoksa böylesine gizemli kavramlar içeren yazgı, sadece, sıradan bir raslantı mı?
Sen’le edilmiş sözler, siz’le edilmişlerden daha can yakıcıdır. Siz yapaydır. Başını eğersen kafanın üstünden geçer gider. Hiçbir yerin acımaz. Ama sen vurursa DAĞITIR.
Resim