Masallara oldum olası bayılırdı Melis. Herkesin doğuştan mutlu olduğu, iyilerin gerçekten kazandığı bir dünya gerçek olamaz mıydı?
Gerçi ailesi pek yoksuldu. Öyle sıradan bir yoksulluk da değildi bu. Onuncu kuşaktan ataları bile Anadolu’nun bozkırında yarı aç yaşamış zavallı çiftçilerdi.
Dev bir plazaya kapağı atmıştı üniversite biter bitmez. İmrendiği o güzel hayata acilen kavuşmak istiyordu. Henüz yirmilerindeydi, zekiydi, çekiciydi. Onca yıl sürünüp, hayatın güzelliklerine yaşlanınca ulaşacak değildi ya!
Bir gün ansızın sihirli bir el Melis’i göz kamaştırıcı bir peri masalının içine doğru çekiverdi. İnanamamıştı olan bitene... Hayallerine sığamayacak kadar görkemli, gizemli ve ürpertici bir maceraydı bu...