Önce komünistleri aldılar. Komünist değilim diye sesimi çıkarmadım.
Sonra sendikacıları almaya geldiler. Sendikacı olmadığımdan itiraz etmedim.
Ardından Yahudileri tutukladılar. Yahudi değildim, ses etmedim
En son beni almaya geldiklerinde, beni savunacak kimse kalmamıştı.
Martin Niemöller.
Naomi Klein, küreselleşme dönemini 'serbest piyasa' yanlısı değil, siyasetçilerin destek karşılığında özel sektör aktörlerine kamu kaynaklarını peşkeş çektiği bir 'EŞ-DOST KAPİTALİZMİ' olarak tanımlamıştı.
Birden fazla işi aynı anda yapanlar, odaklanmakta, gereksiz ve dikkat dağıtıcı malumata kapılarını kapatmakta güçlük çektikleri için prekaryanın başlıca adaylarındandır. Zamanı kullanma biçimlerini kontrol edemeyen ve stresli hayatlar yaşayan bu tip insanların gelişmeye açık bir zihin kapasitesinin yanında uzun-dönemli bir perspektifle kendine dönük öğrenme algısı da köreliyor.
Eğitimin bu şekilde metalaşıyor olması aslında toplumsal bir hastalık. Bunun bir bedeli var. Eğitim bir yatırımın malı olarak satılır, ortada sınırsız sayıda sertifika olur ve bunlara yapılan yatırımlar kişiye iyi iş ve edinilen borçlan ödemede kullanılacak yüksek gelir olarak geri dönmezse, prekaryaya giren insanlar öfkelenecektir. İnsanın aklına limon pazarı geliyor. Sovyetler'deki
eski bir şakaya göre işçiler şöyle diyorlar: 'Biz çalışıyor gibi yapıyoruz, onlar da bize para veriyor gibi yapıyorlar'. Bu şakayı günümüzde eğitim için şöyle uyarlayabiliriz: 'Onlar öğretir gibi yapıyorlar, biz de öğreniyor gibi yapıyoruz'.
Kamusal alanın insanları özgürleştirdiği düşüncesinden hareketle, kadınların işe - herhangi bir işe- girmesinin onları özgürleştireceği iddia ediliyordu. Haliyle istihdamdaki kadın oranı, bir tür özgürlük ölçüsü halini aldı.
Maaşlı ve kariyer odaklı iş beklentisi olan orta sınıf ve eğitimli kadınlar için sorun olmayabilir. Fakat sürekli montaj hattında çalışan, iyi aydınlatılmamış bir arka sokak fabrikasında durmaksızın dikiş diken ya da uzun saatler boyunca kasada duran kadınlar için çalışmak çoğu zaman pek de özgürleştirici değil. Üstelik boş zamanlarında çocuklara ve yaşlılara bakmak zorunda ve dolayısıyla üç bir yandan baskı altında olabilirler.
Sovyetlerdeki eski bir şakaya göre isçiler şöyle diyorlar;
"Biz çalışıyor gibi yapıyoruz, onlar da bize para veriyor gibi yapıyorlar."
Bu şakayı günümüzde eğitim için şöyle
uyarlayabiliriz;
"Onlar öğretir gibi yapıyorlar, biz de öğreniyor gibi yapıyoruz."
...artan öfke, dışlanmışlık, kaygı ve yabancılaşma, 'esneklik' ve güvencesizliği, ekonomik siteminin köşe taşı yapmış bir toplumda kaçınılmaz olarak ortaya çıkan olumsuz unsurlardır.
İnsanların en iyi kararı verememesi, gerekli bilgiyi gereksizden ayıracak zaman ve enerjiden yoksun olmalarının yanında uzman tavsiyesine yetecek maddi güçlerinin ve kendi seçimlerini hayata geçirecek güçte seslerinin olmamasından kaynaklanıyor.
Bu dijital dünyanın tefekkür ya da düşünmeye hiç saygısı yok; anlık uyan ve tatmin sağlıyor ve beynin kısa dönemli karar ve tepkiler vermesine yol açıyor.