Yiyip içip, altına etmekten başka bir işe yaramayan ihtiyarlar "sorununu", bazı toplumların nasıl çözdüğünü anlatıyordunuz. Sırbistan'ın doğu bölgelerinde, bir somun ekmek pişirip, ihtiyarın başına yerleştirir... sonra da, koca bir taşla ekmeği ezerlermiş. Eskimolar'sa, balığa götürürlermiş bunak büyüklerini; buzda bir delik açıp bir olta tutuştururlarmış eline. Ertesi yıl da, ne kadar balık tuttuğunu görmeye gelirlermiş. Japonya'nın dağlık bölgelerinde, en büyük torun, büyük babasını sırtladığı gibi dağın tepesine çıkarır, ilkbahara kadar dinlenmeye bırakırmış orada... Siz bunları anlatınca, Radmiloviç, en insanca çözümün kendi törelerinde yer aldığını savundu. Bizde, dedi, büyük babanı elinden tutup, otoyolun kıyısına götürürsün; bir tavuk salarsın otoyola, "Hadi bakalım büyükbaba, şu tavuğu yakalayıver!" dersin... olur biter.