Geçmiş, üstesinden gelinemeyecek, sindirilemeyecek bir katılık olarak belirir burada ve "bizi" yapısal bir geç kalmışlık konumunda bırakır (kendi doğumumuzda hazır değildik, ölümümüzde de bulunamayacağız).
İnsan anlaşılmayı istiyordur çünkü sevilmeyi istiyordur, sevilmeyi istiyordur çünkü seviyordur. ötekilerden gelen anlayış bizi ilgilendirmez ve aşkları da bir tacizdir.