Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Psikanaliz ve Sonrası

Engin Geçtan

Psikanaliz ve Sonrası Sözleri ve Alıntıları

Psikanaliz ve Sonrası sözleri ve alıntılarını, Psikanaliz ve Sonrası kitap alıntılarını, Psikanaliz ve Sonrası en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Amaç, davranışların bilinçli bir dene­tim altına alınması ve bu denetimi bireyin kendi varlığını hisse­debileceği ve çevreyle ilişkilerinde doyum sağlayabileceği bir bi­çimde gerçekleştirmek, bir başka deyişle, egoyu güçlendirmektir.
Eğitimin amacı bilinçsiz olanı bilinçli duruma getirmektir. Eği­tim, boş bir kabı doldurmak değil, kişide esasen var olan şeylerin gelişimini sağlamaktır. Sağlıklı bir gelişim için, kişiliğin her bir bölümünün bireyleşmesine eşit imkânların sağlanması gerekir. Kişiliğin bir bölümünün ihmal edilmesi, o bölümün normaldışı biçimlerde ortaya çıkmasına neden olur. Bir diğer bölümün aşırı gelişmesi (şişmesi) dengesiz bir kişiliğin oluşumuyla sonuçlanır. Örneğin, toplum beklentilerine katı bir biçimde uyması beklen­miş ve kendi seçimlerini yapmayı öğrenememiş bir çocuk, şişmiş bir persona(rol yüzü) geliştirir. Böyle bir insan canlılıktan ve doğallıktan yoksundur ve toplumun bir robotu durumuna gelir.
Reklam
Gelişmekte olan egonun bilinç dünyası oldukça sınırlıdır. Bireyleşmesini sürdür­dükçe dünyayı daha ayrıntılı bir biçimde algılamaya, çeşitli dü­şünceler arasındaki üstü kapalı ilişkileri seçebilmeye ve bilinçli eylemlerini zenginleştirmeye başlar. Bireyleşmenin gelişmesi, in­sanın daha iyi simgeler araması ve daha kapsamlı boşalım yolları kullanmasıyla belirlenir. Bir bebeğe doyum sağlayan ninniler ve oyuncaklar, bireyleşmiş bir yetişkine yetmez. Edebiyat, sanat ve toplumsal kurumlar gibi daha karmaşık simgeleştirmeye (symbo­lization) ihtiyaç duyar.
Jung
Bir insan bilinçdışı dünyasını bilinçlendirebildiği oranda ken­disiyle uzlaşır. Bilinçdışı kaynaklarını tanıyabildiği için kendisiyle çatışmaz, çevresine de daha hoşgörülü olur. Bunu başaramamış insan hoşlanmadığı bilinçdışı benliğini diğer insanlara yansı­tır, onları eleştirir ve kınar. Bunu yaparken, gerçekte, tanımadığı içsel benliğini seyretmekte olduğunun farkında olmaz.
Bireyin davranışlarına yön veren düşünceler, çevresindeki gerçek olayların simgesel temsilcileridir. Bu düşünceler onlara ilişkin olaylarla özdeş değildir, "gerçek" olmaktan çok "imgelemsel"dir; dünyada inananların sayısı kadar inançlar vardır. Çoğu inanç gerçeğe oldukça yakındır; ancak inançlardaki "yanılgı" ora­nı nevrozun belirleyicisi olur.
Freud, rüyaları kişinin geçmişteki sorunlarına çözüm arama çabası olarak yorumlamıştır. Buna karşılık Adler, rüyaları gelece­ğe yönelik bir sorun çözme etkinliği olarak değerlendirir (Mosak ve Dreikurs, 1973). Adlercilere göre rüya, gelecekte girişilmesi ta­sarlanan eylemlerin bir provasıdır. Örneğin, eğer bir girişimimizi ertelemek istiyorsak, ona ilişkin görmüş olduğumuz rüyayı ertesi sabah hatırlamayız. Belirli bir eylemden vazgeçme eğilimindey­sek konuya ilişkin korkulu bir rüya görerek kendimizi ürkütü­rüz. Rüyalar bu yönden "Dejavu" (*) olgusuna benzetilebilir. Ta­sarladığımız bir yaşantıyı düşlemlerimizde önceden canlandır­mak, o durumu gerçekten yaşadığımızda duyacağımız gerilimi azaltır. Bu nedenle Adler rüyaları, "duygu fabrikası" olarak nite­lemiştir.
Sayfa 156
Reklam
Otto Rank
İnsanın bağımsız bir varlık olma çabası yaşamın özüdür.
Jung
Kuramlarını iyi öğren, ancak yaşayan ru­hun mucizesine dokunduğunda onları bir yana bırak!
İnsan zihni, onun evrimi tarafından biçimlendiril­miştir. Dolayısıyla, birey geçmişiyle bağlantılıdır. Bu bağlantı, yalnızca çocukluğunu değil, kendi türünün geçmişini ve hatta tüm insanlık evrimini içerir. Psişeyi evrim sürecinin içine yerleş­tirmiş olması, Jung'un psikoloji alanına yapmış olduğu en önemli katkıdır.
Merak ettiğim adama gelmiş bulunuyoruz
Erikson'a göre, "Eğer her şey çocukluk dönemiyle açıklanırsa, o zaman her şey bir başkasının kusuru olarak değerlendirilir ve insanın kendi sorumluluğunu üstlenme gücüne duyulan güven de azımsanmış olur!"
Reklam
Üstünlük Çabası
Doğadaki tüm varlıklar "eksi bir durum"dan "artı bir durum"a geçmek için sürekli çaba içindedirler.
Sayfa 131
Çevresinde "iyi" insan izlenimi bırakmak için çaba gösterme, nevrotik insanın sevgi kazanma yollarından biridir. Sağlıklı ve "iyi" insan, diğer insanlara olduğu gibi kendisine karşı da iyi olan kişidir. Buna karşılık, nevrotik eğilimli insan sevgi açlığı so­nucu kendi kişiliğini ortadan siler, çevresine gerektiğinde "ha­yır!" demez ya da kendi isteklerini açıkça ortaya koymaz. Böyle biri sürekli olarak başkalarının görüşlerini paylaşır,-kendinden söz etmeksizin onları dinler, kendi çıkarlarına uygun düşmeyen durumlara bile karşı çıkmaz; kimseye yük olmamaya çalıştığı halde herkesin yardımına koşar. Çevresi ondan genellikle "iyi in­san" diye söz ederse de, bu özelliği dışındaki kişiliğini tanımlayabilmede güçlük çeker. Çoğunluğu geçmişin uslu çocukları olan bu insanlar çevrelerine sevgi karşılığı rüşvet dağıtırken, kendi ki­şiliklerinden vazgeçmiş olmanın yarattığı düşmanca eğilimleri sürekli baskı altına almak zorunda kalırlar.
Tutumlar ve İşlevler
İnsanlarda var olan iki temel tutumdan biri olan dışadönüklüte, ruhsal enerji nesnel dünyaya çevrilmiştir. Dışadönük kişi, algılarını, duygularını ve düşüncelerini çevresindeki insanlara, eşyalara ve durumlara yöneltmiştir. İçedönüklükte enerji, öznel ruhsal öğelere ve süreçlere odaklaşır Bu iki tutum, bilinç
Sayfa 198
Rüyalar ve Simgeler
Jung'a göre rüyalar, bilinçdışı dünyamızın en açık anlatım biçimidir ve insanın doğal gerçeğini yansıtırlar. Ancak bu tanımla­ma tüm rüyalar için geçerli değildir. Birçok rüya günlük olaylarla ilişkilidir ve psişenin derinliklerini yansıtmaz. Bazen insan kendi­sine çok yabancı gelen ve iç dünyasıyla hiçbir ilişki kuramadığı bir rüya görür. Sanki bir başka dünyaya gitmiştir. Gerçekte bu başka dünya kendi bilinçdışıdır. Jung bunları "büyük" rüyalar olarak adlandırır. Egonun dış dünyayla ilişkilerinde başarısızlığa uğraması sonucu bilinçdışında ortaya çıkan aksaklıklar, böyle bir rüyanın görülmesine neden olur. Jung, simgelerin, bastırılmış isteklerin maskelenmiş biçimleri olduğunu savunan Freudcu görüşü kabul etmez. Ona göre, rüya simgeleri ya da diğer simgeler, anima, persona ve gölge gibi arketipleri bireyleştirme ve bütünleştirme çabalarıdır. Rüyalar geçmiş anıları canlandırabildikleri gibi, kişiliğin gelişimi için hazırlanmakta olan tasarıları da yansıtırlar. Bu tür rüyalardaki simgeler çatışmaların çözümünü de içerir. Jung, her rüyanın geleceğe yö­ nelik tasarıları içermediği ve bu tür rüyaların sayılarının fazla ol­madığı konusunda uyarıda bulunur. Rüyalar genellikle ödünleyici bir özellik taşırlar. Psişenin ihmal edilmiş ve gelişememiş yön­lerini ödünleyerek denge sağlamaya çalışırlar.
Sayfa 197
Persona
Persona sözcüğü tiyatro oyuncularının çeşitli rolle­ri canlandırırken taktılan maske anlamına gelir. Analitik psikolo­jide bu sözcük, insanın kendisi olmayan bir karakteri yaşaması adamına gelir. Bir başka deyişle, persona toplumun onayını sağlamak amacıyla insanın dış dünyaya karşı taktığı maske ya da ta­kındığı kimliktir. Persona bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için zorunludur. İnsanlarla iyi geçinmemizi, hatta hoşlanmadığımız kişilerle bir­likteyken bile dostça tutumlar takınmamızı sağlar. İnsanın çıkar­larını korumasına ve başarıya ulaşmasına yardımcı olur. İnsanlar, özellikle çalışma yaşamlarında bu maskeyi sürekli kullanırlar, ak­şam eve gidince çıkarırlar. Birçok kişi ikili bir yaşam sürdürür; bunlardan biri personanın egemenliğindedir, diğeri kişinin iç dünyasının ihtiyaçlarını karşılar. Bir insanın birden fazla maskesi olabilir. Çalışırken taktığı maske, evdeki maskesinden farklıdır. Arkadaşlarıyla buluştuğu zaman üçüncü bir maske kullanabilir. Böylece, değişik durumla­ra kendini uyarlamaya çalışır. Aslında, bu maskelerin varlığı ötedenberi herkesçe bilinen bir olgudur. Ancak, bunların doğuştan var olan arketiplerin bir anlatım biçimi olduğunu tanımlayan kişi Jung olmuştur.
Sayfa 178
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.