Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Psikanaliz ve Sonrası

Engin Geçtan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Duygusal yalıtım bazen neden bulma mekanizmasıyla birlikte kullanılır. Düşünceleştirme (intellectualization) de denilen bu sa­vunma mekanizmasında kişi, acı veren bir olaya ilişkin duygusal yaşantılarından mantıklı açıklamalarla kurtulmaya çalışır. Babası ölen bir kişi, "iyi bir ömür sürdü" diyerek olayın yarattığı acı duygusuna karşı yabancılaşabilir, yenilgiye uğrayan bir diğeri, "zaten gerekli önlemleri almamıştım" düşüncesiyle değersizlik duygularını hafifletmeye çalışabilir. Duygusal olayları nesnel bir biçimde açıklayarak anksiyeteyle yüzleşmekten kaçınma aydınlar arasında daha sık görülür. Düşünce ve mantık, çağdaş insanın duygusal yaşantıya karşı geliştirdiği etkili bir koruma aracı durumuna gelmiştir. Günü­ müzde pek çok insan bir araya geldiğinde, duygularını yaşaya­ cakları yerde sürekli olarak edebiyat, sanat ya da siyasetten söz ederek ilişki kurma eğilimi gösterirler.
Çocuk, güçlü yetişkinler arasında yaşayan çaresiz bir varlıktır. İnsan doğa güçlerine, hatta bazı hayvan türlerine oranla da zayıf bir varlıktır. Bundan ötürü, her insanın varoluşunda eksiklik duygusu bulunur. İnsan, çocukluk dönemlerindeki durumu ve sonraki yıllarda da evrenle olan ilişkisinden ötürü yaşamına nor­mal bir çaresizlik içinde başlar. Yaşamı boyunca, daha önce kendi­sine egemen olan insanlar ve doğal güçler üzerinde üstünlük kur­mak ve gücünü kanıtlamak için çaba gösterir. Bir başka deyişle, "kusursuz", bir varlık olmaya çalışır. Freud da yaşamının ilk dö­nemlerinde çocuğun kendini çaresiz hissettiğinden söz eder. An­cak, Adler'e göre bu durum, sonraki yaşamdaki davranışların te­mel belirleyicisidir. Çocukluk döneminin çaresizliği, insanda nor­mal olarak var olan eksiklik duygusunun ve bu duygunun sonucu ortaya çıkan üstün ve kusursuz olma güdülerinin biyolojik köke­nidir.
Reklam
"Uygarlığın bedeli nevrozla ödenir."
Sayfa 71 - Sigmund FreudKitabı okuyor
Kendisini olduğu gibi kabul edemeyen bir insanın yaşamında hoşgörüye de yer olmaz.
YAŞAM KORKUSU
Dölyatağı içinde dölüt, çevresiyle sürdürdüğü ortak yaşamın bir parçasıdır. Doğum, bu beraberliğin ölümü anlamına gelir ve sonraki yaşamda insanın, yeni ilişkiler kurabilmek için önceki be­raberliklerini terk ederken yaşadığı anksiyetenin ilkörneği olmak­tan öte bir anlam da taşır; doğmak için ölmek. Bir başka deyişle, insanın bağımsız bir varlık olarak yaşayabilmesi için, bir önceki ortak yaşamının sona ermesi gerekir. Ne var ki insan, bağımsızlı­ğa doğru attığı her adımı ürkütücü bir tehdit olarak yaşar. Başka­larından farklı davrandığı oranda reddedilme ya da sevgiyi yitir­me olasılığının artması ve kendisine yön vermede yenilgiyle karşılaşma olasılığı, sürekli korkmasına neden olur. Rank'ın yaşam korkusu dediği bu duygu, gerçekte, insanın kendi yaşamını sür­dürmekten korkmasıdır.
Sayfa 220
Çocuk kusurlu ana-baba tutumları sonucu sevgiden yoksun bırakıldığında, ebeveynine yönelik düşmanca duygular geliştirir ve bu duygu giderek yetişkin yaşamda da tüm dünyanın düşman bir çevre olarak algılanmasıyla sonuçlanır. Nevrotik özellikler gösteren insanın en önemli sorunlarından biri, düşmanca duygularını denetim altında tutabilmektir.
Reklam
Erikson
İnsan, olmak istediğini olabildiği ve yap­mak istediğini yapabildiği oranda kendisini iyi hisseder.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.