Kaygı

Psikanaliz Yazıları 37

Kolektif

Psikanaliz Yazıları 37 Sözleri ve Alıntıları

Psikanaliz Yazıları 37 sözleri ve alıntılarını, Psikanaliz Yazıları 37 kitap alıntılarını, Psikanaliz Yazıları 37 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gerçeğin Eşiğindeki Kaygı
Kaygının psikanalitik klinikte ele alınışı, bana göre tam da bu sorunun açtığı yere denk düşüyor. Freud, 1919'da kaleme aldığı Unheimlich, "Tekinsiz" metninde şöyle ifade eder: “Bir sır olarak gölgede kalması gerekirken, oradan peyda olan her şey Unheimlich'tir". Kaygılandıranın çekirdeği olarak tekinsizi (bu terim Fransızca'ya "endişelendiren yabancılık" olarak çevrilmiştir) tanımlayacaktır. Tanıdık olanın bağrında imgeleştirilemeyen bir başkalık, bir başkasına referansı olmayan teklik, ininden çıkan garipliktir o; tanıdık olanın yabancılaşması. Bir de hep aynı şeyin anlamlandırılamaz süreğen geri dönüşünde karşılığını bulur. Bu bakımdan da her türlü kavramsallaştırmaya direnir. Aslında bu niteliği, Freud'dan önce Kierkegaard yakalamıştır kaygıya dair; kaygı, temsili olmayanın kavramıdır. Simgeleştirilemeyen ve imgesi olmayan kaygı, bir anlam boşluğuna denk gelir. İmgede yani yansımada olduğu kadar yanılsamada da bir kırılmanın veya sarsılmanın meydana gelmesidir. Freud'un deyimiyle kendi evinde ev sahibi olmayan benlik, kaygıda, bir yandan sınırlarının sabitliğinin ve yerleşikliğinin sarsılmaz olmadığını, diğer yandan da bu sınırların kontrolünü sağladığına ilişkin yanılsamasını deneyimler.
Sayfa 95-6, Ceylin ÖzcanKitabı okudu
Tekinsiz
... sanırım düşlerde yaşanılan tekinsizlik duygusu tam da içeriğin gerçek ile gerçek olmayan arasında arafta bir yerde geçiyor olmasından kaynaklanır. Neresidir bu Araf? Özne ile nesnenin ayrışma aşamasındaki o bulanık yerdir Araf. Öznenin kendini evinde hissetmediği ama gideceği yerin de henüz belli olmadığı yer. Psikanalitik kuram açısından baktığımızda birincil narsisizmin aşılmaya başlanması aşamasındaki o tekinsiz yerdeyizdir. Birincil narsisizm bebeğin kendisini anne ile bir teklik ilişkisi içinde hissettiği cennetsi bir konumdur, ancak buradan hızla çıkmaya başlar ve özneleşme süreci içine girer. Bu süreç aslında son derecede arkaik korkularla birlikte gider çünkü doğal ayırımlar arasındaki sınırlar sürekli bulanıklaşırlar: içerisi-dışarısı, ben ve ben olmayan, özne ile nesne, tanıdık ile yabancı, bunlar arasındaki ayırımlar gerçekleşip de her şey yerli yerine oturana kadar yer değiştirip dururular. Bu süreçteki yaşantılar aslında hepimizin deneyimlediği ama temsil edip öykümüze eklemleyemediğimiz yaşantıları oluştururlar. Bu yaşantılar ruhsal olarak işlenemedikleri için sadece belleksel izler şeklinde duyular, imgeler olarak sonradan oluşan ruhsallığımızın içinde adeta ayrıksı yabancı maddeler şeklinde varlıklarını sürdürürler. Daha sonraları bazı gerileme anlarında çeşitli biçimlerde ama anlaşılmaz olarak ortaya çıkarlar ve tekinsizlik duygusuna neden olurlar.
Sayfa 42-3, Zehra Karaburçak ÜnsalKitabı okudu
Reklam
Sonuçta büyümek bir yönüyle ayrılıklarla,kayıplarla ve bu deneyimlerin getirdiği kaygılarla düşüncenin ve gelişimin yolunu açacak şekilde başedebilmek,kaygıyı canlandırıcı bir güce dönüştürebilirmek demek değil mi?
Tekinsiz
"Haz ilkesinin Ötesinde" yazısı Freud'un ölüm dürtüsünün etkisi altındaki zorlantılı tekrarlardan söz ettiği çalışmasıdır. Tekrarlanan şey travmatik olandır ancak bu tekrar travmanın ruhsal açıdan anlamlandırılabilmesi ve ruhsallığın içine yerleştirilebilmesi koşuluyla ortadan kalkabilir. Ama burada anlam kazanamayan, bağlantı kurulamayan ve dile getirilemeyen dolayısıyla da anımsanamayan bir travmatik yaşantı vardır. Bu yaşantı kendisini tekrarlayan eylemlerde gösterir; en önemli niteliği de sürekli başlangıç noktasına dönerek gelişmeye, ilerlemeye yönelik her süreci yıkmak, kurulan tüm zihinsel bağları kopartarak sıfır noktasına yani o en başlangıçtaki birincil narsisizm anına, bir bakıma da doğum anına dönmeyi hedeflemektir. Yeniden doğmak üzere ölmek ve bu şekilde sil baştan yaparak işlenemeyen travmayı ortadan kaldırmak. Bu travma söze dökülemediği için bir sırdır, ifşa edilmektense yok olmayı sanki tercih eder.
Sayfa 43-4, Zehra Karaburçak ÜnsalKitabı okudu