Hastaların çoğu sadece, kaygılarının koyduğu sınırlar içinde elde edilebilen kısmi doyumu tanımıştır; gerçek mutluluğu hiç tatmamış, böyle bir arayışa girmeye de cesaret edememişlerdir. Ya da mutluluğun, aktif çabaya gerek kalmaksızın güneş gibi üstünde parlamasını beklemiştir. Bütün bunlardan daha derin ve belki de nihai bir neden de, bireyin bir balon, bir kukla, bir başarı avcısı, bir kaçak yolcu olması, ama asla kendisi olamamasıdır.