Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kaygı Bunaltı Anksiyete

Psikeart Sayı 31

Psikeart Dergisi

Psikeart Sayı 31 Sözleri ve Alıntıları

Psikeart Sayı 31 sözleri ve alıntılarını, Psikeart Sayı 31 kitap alıntılarını, Psikeart Sayı 31 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kişi yaşamakta olduğu anksiyetenin nedenlerini ve köklerini bilemeyebilir, ancak anksiyete duygusunu fark etmemiş olamaz.
Bu bardağın bir kısmının dolu haliyle dünyaya gelmeye benzer. Kimileri çok sayıda stres yaşasa da bardak taşmayacak (hastalanmayacak), kimileri ise birkaç yaşam olayında bardakları taşacak ve hastalanacak demektir.
Reklam
İnsan olarak varoluşumuzun niteliği sürekli endişe üreten bir yapıdadır. Bizim böyle bir varoluşa sahip olmamız, biyolojik donanımımızdaki sorunlarla, yetiştirilme tarzımızdan gelen dinamik problemlerle, baş etme becerilerimizdeki eksiklik ve hatalarla ve yaşadığımız dünyanın dertleriyle birleştiğinde, “anksiyete bozukları için uygun vasat ortaya çıkmış olur.
Bunaltının arka yüzünde eskizler
Arayış Kıvrımlarında sokakların,düşünü kaybeden şairdi yasını arayan,uykudan artık.Aygözlü geceler ışıtır yalnızlığını.Çektiği ahtır sadece,ilenir sevgisizliğe.Sesi uyuyakalır duvar dibinde.Yeni bir düşü bekler gelecekten.
Sayfa 81 - Burhanettin KAYA
İnsanlar "bilmek isteyen doğalarından" ötürü kaygılarının kayıp nesnelerini bularak onu korkuya dönüştürmekte maharetlidir.
Ama hayat asla çoğunlukla “boş zaman” olamaz, aslında “boş zaman” diye de bir şey olmaz; zamanı “boş” yapan biziz.
Reklam
Ve biliyoruz ki beynimizdeki trafik binlerce kat daha hızlısı ve yoğunu...
Kişinin kendi içinde saklı olanı çıkarması önemlidir.
Altyapıda var olan kalıtımsal yatkınlık ve çevre etkileri sonucu beyinde mikro ve makro düzeyde yapısal ve işlevsel değişiklikler meydana gelir. Beyin bölgeleri ve nöronlar arasında iletişimi düzenleyen kimyasalların düzeylerinde değişiklikler olur. Kimyasal ileticiler içinde özellikle serotonin, noradrenalin ve GABA düzeyleri değişmiştir. Beyin uyarılmışsa Vücut da uyarılır. Sonuç abartılı kaygı tepkileri, bedensel belirtiler, endişeler ve gevşeyememe halidir...
İnsanlar "bilmek isteyen doğalarından" ötürü kaygılarının kayıp nesnelerini bularak onu korkuya dönüştürmekte maharetlidir.
Reklam
.. kaygı kavramını korkudan ayırmakta güçlük çekilmektedir.
Tam da öyle.
Peki, insan dünyaya angaje olamadığında, bir boşluk duygusu hissettiğinde ille de bir anksiyete hastalığına mı yakalanmıştır? Elbette hayır. Anksiyete hastalığının ortaya çıkması için birçok başka neden (Örneğin genetik bir yatkmhk, hormonal problemler, hayat olaylarından kaynaklanan sıkıntılarla baş edememe, beyin işleyişinin bozulması gibi vs.) gerekiyor. Dünyaya angaje olamadığımızda, bir anlam krizi yaşadığımızda hepimiz hastalanmıyoruz ama kesinlikle tadımız da kaçıyor. İrfanımızın büyük bilgesi Sadî Şirazi (ölümü: 1292), “İnsan nedir?" sorusuna “Yek katre-i hünest, sâd hezârân endişe” yani “İnsan üç beş damla kan ve bin bir endişedir” şeklinde cevap veriyor ya, işte tam da öyle.
Bizi hep günlük bir maişet derdi, bir hayat gailesi kuşatır. İşe zamanında gitmeye, yasalara, örf ve âdetlere, trafik kurallarına uymaya, çalışırken özen göstermeye, başarılı olmaya, para kazanmaya uğraşır dururuz. O yüzden, başka yerlerde nasıl söyleniyor bilmem ama bizim Denizli’de “tembel”den çok daha ağır bir söz olarak, dünyayı dert etmeyen insana “gailesiz” denir, “bundan bir şey beklemeyin" manasında. Gailesizler, kendileri anlam ve amaç çabasına girişmeden, başkalarına tutunarak, sürekli otostop yaparak yaşamaya alışmış kimselerdir; daha çok bir kişilik derdinden mustariptirler. Hastamız örneğinde olduğu gibi, anksiyete bozulduğu yaşayan insanlar “gailesiz” değillerdir; onlar çok istemelerine rağmen bir gaile edinemezler.
Kaybolan Yusuf döner Kenan’a bir gün; gam yeme Gör şu mahzun mı olur tekrar gülistan; gam yeme Ey gönül, işler düzensizlikten elbet kurtulur, Dertliler kalmaz perişan böyle her an; gam yeme Gerçi birkaç gün felek sapmış gider, hep ters yöne Her zaman arzuna dönmez çünki devran; gam yeme Bülbülüm, kırlarda tekrar taht kurarsın, gün gelir Tek ki sağ kal, kopmasm ömrün bahardan; gam yeme Sel götürmüş yıkmış varlığın mahveylemiş Nuh eger kaptansa, korkma olsa tufan; gam yeme...!
Gerçeklik anksiyetesi, dış dünyada algılanan bir uyarıdan kaynaklanan acı verici duygusal bir deneyimdir. Tehlike, kişiye zarar vermekle tehdit eden her türlü çevresel durumdur. Tehlikenin algılanması ve anksiyetenin yükselmesi, kişinin bazı çevresel koşullarda veya belli nesnelere maruz kaldığında korkmaya başlamasına neden olan bir nevi doğuştan gelen kalıtımsal bir durum veya kişinin yaşamı içinde edindiği bir konum olabilir. Örneğin, karanlıktan korkma, atalarımızın, ışık elde edecek yolları ve ateşi bulmadan önce, karanlıkta sürekli olarak tehlikelere maruz kaldıklarından ya da kişide korkuya neden olabilecek deneyimlerin genelde gündüzden ziyade gece içinde olabileceğinden dolayı, sonradan öğrenilmiş olabilir. Kalıtım kişiyi korkuya daha yatkın kılarken, deneyim de bu yatkınlığı gerçekliğe dönüştürebilir.
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.