Aşkın psikodinamikleri
AYHAN EĞRİLMEZ
Türkçede aşk ve sevgi birbiriyle çok karıştırılan sözcükler. Oysa biri başınıza gelir, diğerini ise Türkçenin yaşayan en büyük ozanının dediği gibi “usul usul”, emekle inşa edersiniz. Biri coşkulu bir esrime, görkemli bir “giriş”tir; bir insan ile diğerleri arasındaki farkın çok abartılmasıdır, sınırsız haz düşlemidir, büyüleyici bir yanılsamadır, tek kişilik çılgınlıktır, bir ideal imgeye saplantıdır, flörttür. Diğeri tanıma emeğini gerektirir, öznelliğe saygı duyar (“Herkes kendisidir!”), yetinicidir, sahip olmayı değil de dayanışmayı yeğler, uzun erimli ve güvenilirdir, vazgeçme temelli hazları tanır, geçmişe saygılıdır ve değer verir, hatırlar ve özler, bağlanır ama ayrılmayı da bilir. Biri diğerinin seçeneği mi? İkisini de yaşayabilene aşk olsun!
Aşkın nörobiyolojisi
M. EMİN ÖNDER
Aşk; güven ve inancın yanı sıra beyindeki ödüllendirme sisteminin aktivasyonuna dayanan karmaşık bir nörobiyolojik süreçtir…
Basılanmak, bağlanmak, aynalanmak ve aşk
CEM KAPTANOĞLU
Her âşık, geçmişte kaybettiği “okyanussal” aşkının yarasını, yeniden bulduğu aşklarla sarmaya çalışıyorsa, her aşk, ilk yaranın izlerini taşıyacaktır. Bir bakıma aşk, hüsranla biten ilk “Bir”leşme girişimini telafi etme çırpınışıdır. Colin’in, basılandığı yatın sert, suskun, umursamaz gövdesine kendisini yaralamak pahasına sokulup sürtünmesi, memeden akrabası biz insanların aşkına bu nedenle çok benziyor.
Aşk, aşk, aşk
EROL GÖKA
Bilim bu alana girmekten hep kaçındığı, son zamanlarda da yanlış bir yöntemle konuya yaklaştığı için, birçok insanın yaşadığı aşkın fenomenolojisini, bize ancak Proust ve Stendhal gibi iyi edebiyatçılar anlatabilir. Biz aşkın evrensel görüngelerini anlatırken onların bakışına dayanacak ve aşk yaşantılarını en az onlar kadar iyi bildiğine inandığımız, dilimizin büyük üstadı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinden örnekler vereceğiz.
Aşk, evlilik ve sadakatsizlik
MEHMET Z. SUNGUR
Yaşamımız boyunca gözümüzü yakalayan birçok şey vardır. Ancak bunların çok azı yüreğimizi ve ruhumuzu da yakalar. Aşk, evlilik ve sadakatsizlik acısı gibi!..
Aşkın “kurbanları” ya da manevi taciz
ŞÜKRÜ HATUN
(Narsist) insanlar aramızda yaşıyor ve herhangi bir tedavi görmedikleri gibi bazen kendilerini “tutkulu aşk” yaşıyor gibi gösterip her şeyi bunun için yaptıklarına insanları inandırmaya çalışıyorlar.
Aşk ve âşık hakkında
MEHMET KEREM DOKSAT
Esasında evrenin tamamı bir açık sistem ve her şey onun organları, organelleri. Zahiren kaos var ama temel şey, hakikat aşktan ibaret, yani bağlanma, bağlılık ve kozmos. Âşık da maşuk da aynı, çünkü sadece aşk var.
Aşk bir haldir; hakikatin tahttan gönüllü inmesidir.
Aşkın halleri
MEHMET CAN TANRISEVER
Aşk, dışarımızdan tetiklenen heves değildir; aşk, kişinin gerilmeden ileri zıplamasıdır. Aşk, tinin evriminin coğrafyasında sahipsiz yükselen sulardır; bir ihtimal ayağa dikilecek yahut beli bükülmüş, kollarını toprağa sürüyerek devineni ayıracak cinsten ve süründüğünü ona haber verecek…
Spinoza ve aşkın diyalektiği
ULUS BAKER
Aşkı artık pek ciddiye almayan, onu hemen bir ailevi düzene, “özgür aşk” sanılan bir savurganlığa, giderek bir ideolojiye dönüştürmeye çok elverişli bir çağda yaşıyoruz. Spinoza, üç yüz yıldan daha uzun bir süre önce, cinsel aşkı hangi anlamda ciddiye alabileceğimizi bence Freud’dan bile daha kesin bir şekilde ortaya koymuştu oysa; vücudun ve zihnin başka etkileşimlerine ket vurmayan, aşırıya varmayan bir şefkat ilişkisi…
Aşkın içine düşmek
ÖRSAN K. ÖYMEN
Aşk bir kazadır. Ancak kafamıza saksı düşmesinden veya merdivenlerden düşmekten daha heyecanlı, daha tutkulu, daha güzel bir kazadır.
Moulin Rouge
Bohem Paris’te Queen’den Nirvana’ya
LARA GEDİK
Gösterişli sahneler, büyüleyici dekorlar, görkemli danslar ve o saf aşk. Günümüzde görmediğimiz bu tozpembe dünya insanı içine çekiyor ve gerçek aşkı görüyor, duyuyor, hissediyoruz.
Ver eden aşk
İREM ANLI
“Hayatım, onu ilk gördüğüm, o göz kırpmasından kısa anda sona ermişti.”
“…aşkın ızdırabını”
AYŞE DÜZKAN
Uçucu bir şey aşk. Kolaylıkla solar, biter, sönüverir. Artık bünyeniz hangisini tercih ediyorsa, kalbinizde ya da midenizde konuşlanan kelebekler ya da yavru kediler ortadan yok oluverir. Bir bedenin bir bedeni arzulaması üzerine ne kadar kalıcı bir şey inşa edebilir ki zaten…
Eşcinsel aşkı
TUNA YILDIRIM
Eşcinsellik lafzında kendime de bir yer açılacağını daha önce hiç düşünmemiştim. Heteroseksüel okurların bu metinde, başlığa bakıp da alışageldikleri şekilde “Denizler Altında Yirmi Bin Fersah”, “Madam Krizantem” adlı romanlar, “Yaratık” adlı film vb. gibi bilmedikleri hassasiyetler alanına züccaciye dükkânına girmiş fil gibi dalmalarına neden olabilecek bir anlatı bulamamaları, en büyük hedefimdir. Ben de eşcinsel olmadığım için, önyargılarımın ne ölçüde törpülendiğini bu metin aracılığıyla tekrar deneyimleyeceğimi söyleyebilirim sadece.
Amedo Modigliani
PINAR TURANLI
Pek çok sanatçı gibi sefalet içinde yaşamış olsa da sanat tutkusundan, özgün çizgisinden, fırtınalı aşklarıyla yaşamın tadını çıkarmaktan asla vazgeçmemiş olan, yaratıcılığın doruklarında bir ressamdı Amedeo Modigliani. O, “Korkuyorsan hayatı yalnızca seyredersin” felsefesiyle kendini hayatın kollarına öyle cesurca bırakmıştı ki onun bu fütursuz tavırlarından gocunan ölüm kapısını erkenden çalmış, büyük ressam son yolculuğuna sadece 36 yaşındayken uğurlanmıştı.
Ressam ve fotoğraf sanatçısı Ali Alışır “ışıldayan bilmeme”yi eserlerine yansıtıyor
“Aşk zekâyı keskinleştirir”
Söyleşi: NUH MAZHAR
“The Curious Case of Benjamin Button”daki kimi psikanalitik açılımlar
Oedipus ve elektra nasıl temize çıkar?
GÖKÇE İSPİ TURAN
Ana rahmine dönüş isteğini “kem gözler” olmadan gerçekleştirmek, insanoğlu için şans denizinin içine düşüp boğulmaktan başka bir şey değil aslında. Piyango Benjamin Button’a vurdu ve onun içten içe hepimizin duyduğu “geri dönüş” dileği kabul edildi. Tabii ki bu dileğin acı dolu bir diyeti vardı…
Sinemada aşkın gerçeküstü ve anarşist hali
İNCİ DEMİRKOL
Bunuel’de aşk, bastırılmış güdülerin, tutkuların, saplantıların, sapkın ilişkilerin aşkıdır. Ona göre “kötümserlikten eyleme geçme ancak aşk ile mümkün” olabilirdi; her şeyin, mevki, aile, onur vs.nin aşka feda edilmesi koşuluyla. Onun için aşk karmaşık ve şiddet yüklüdür. Pembe ve romantik aşklar yerine bilinçaltından fırlamış, bastırılmış duygular, arzular…
İki varlık, iki yokluk
Aşk ve müzik
MURAT BEŞER
Eski aşklar gücündeki şarkıların yerini aşksız şarkıların alışı tesadüf olabilir mi? Şimdi de beklemeyelim şarkılardan kin, nefret ve küfürden gayrisini; aşk niyetine…
Akıl Şuur Kaybedince
EVREN BİNGÖL
Mideyle göğüs kafesi arasında, aç olmamana rağmen açlık, tok olmamana rağmen tokluk hissidir aşk. Arthur Schophenhaur “Aşkın Metafiziği” diye bir eser yazmaya karar verdiğinde de eminim midesiyle kalbi arasında bir basınç, bir sıkışma ya da bütün bedenini sarsan bir heyelan vardı.
Aşk beklentisi
LALE MÜLDÜR
Hiç sevdiğiniz ya da nefret ettiğiniz şeyleri ulaştırabildiğiniz anne-babalarınız oldu mu sizin? Psikoloji işte burada başlar… Mahkûmuz hepimiz…
Aşkın imkânsızlaştığı bir toplumda şair olmak…
Ataol Behramoğlu: “Vazgeçecek değiliz aşktan”
Söyleşi: SEBLÂ KUTSAL
Aşkı yaz! Yaz aşkı!
HAYDAR ERGÜLEN
Korkak aşk olmaz, korkarak aşk olmaz! Aşk çarpışmaktır bir bakıma: Kendinle, aşkınla, öteki’nle, yalnızlığınla, alışkanlıklarınla, bastırdıklarınla, klişelerle, kelimelerle, cümlelerle, dünyayla… Şiir de öyle değil midir, o da aşk gibi bir çarpışma değil midir? Hem şiiriyle arasında aşk olmayan bir şaire kim inanır, öyle bir şiire kim inanır?
“Bütün suların aktığı denizin adı aşk”
“Kitap içinde kitap, hikâye içinde hikâye, aşk içinde aşkı kovalayan” Elif Şafak’ın çok okunan son romanı “Aşk”ta okuyucu aynı zamanda ilahi aşkla dünyevi aşk arasında bir tür “Araf”ta: Kırk kural mı, kırklarca satır mı?
Söyleşi: ERCAN YAŞA
Saat
LEVENT METE
Elleri ellerime değdi,dudakları dudaklarıma, korktum: Öylesine taptazeydi ki bedenlerimiz, bu hafif dokunmayla çiy taneleri sıçratarak kırılabilirdi.
Aşk üzerine şiddetle alınmış notlar
HAŞMET BABAOĞLU
Âşık yüze bağlanır. Daha da ileri gideyim: gerçekte âşık olunan “yüz”dür… Varsa eğer bir sırrı aşkın, o yüzdedir. Yüz, sırdır.
“Son” la değil “yol”la ayırt edilen “tanı”lar
YAŞAR SÖKMENSÜER
Dilinin ucundan kimse öyle öpmemiş, ne bir insan, ne bir kelime… Bir tarif, bir izah arıyor, haykırıyor içinden, müebbet dilsiz gibi: “Beni tercüme et, yine aşka çevir, tercüman.” Bilmiyor ki… Aşk tarif edilince azalır, flulaşır.
Ben senle yaşayamam, yaşarsam ölürüm
Penceresine bakan adam
NUH MAZHAR
Söyle bana güzel kız, aşk kör bir tanrı mı? Yoksa doymak bilmeyen bir zulüm mü?
Kendine mektup
HANDE ÇAYIR
Çimenlerdeyim. Üstündeyim. Islanıyor. Çimenler ıslanıyor. İniyorum. Gülümsüyor. Yukarıdaki aya. Gidiyorum. Terk ediyorum. Terk edildiğinde âşık oluyor. Çimenler deliriyor. Pembeleşiyor.
Kıyıya vuran aşk
SEBLÂ KUTSAL
Yeni güne büyük bir şaşkınlık ve düş kırıklığı içinde uyanan onlarca kadına şahit oldum. Önce üzerindeki ağa, sonra sırtlarını dayadıkları yere, daha sonra da tüm sahile bakıyorlardı telaş içinde. Bir gün öncesinden daha derindi artık gözleri… Elbet bundan böyle daha çok can yakacaktı dilleri…
“Ölümüne sevda”mı takdimimdir
EBRU KILIÇOĞLU
“Terk etmedi sevdan beni” yazıyor tribünün en göze batan yerinde… Tam 14 sene gelmeyen şampiyonluğa rağmen; 14 sene. Hangi kadın hangi adamı bekler, hangi sevda karşılık görmeden direnebilir zamana; bıkmadan, vazgeçmeden, her nefeste artarak, hep ölümüne, hep “damardan”? İşte şimdi anlatacağım türden bir sevda…