Yazarın kızı tarafından, babasının en şahsi romanı olduğu söylenen, otobiyografik kısımlar taşıdığı belirtilen bir roman Puşkin Tepeleri.
Ana karakter Boris, kitapları basılmayan bir yazar. Kişisel sorunlarından, eşiyle ilgili problemlerinden ve alkol bağımlılığından kaçmak, biraz da para kazanmak için yaşadığı şehirden uzaklaşarak Puşkin Tepeleri Milli Parkı'nda çalışmaya başlıyor. Bundan sonra, Boris'in günlük yaşamında karşılaştıklarını okuyorsunuz.
Elinize aldığınız bu kitabı her ne kadar günlük yaşamdan kesitler olarak görseniz de kitap bittiğinde gerek edebi gerekse de kurgusal açıdan sarsıldığınızı fark ediyorsunuz. Çünkü yazar, Boris'in hayatını anlatırken aslında kendi acılarına gönderme yapıyor.
Kısa ama net ve vurucu cümleleriyle, istediği şeyi dolandırmadan ve okuyucuyu sıkmadan anlatan bir roman olmuş.
Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim, kitap hakkında araştırma yaptığımda çevirisinin ciddi eleştiriler aldığını fark ettim. Ancak ben okurken, en azından Türkçe anlam ve cümle yapısı açısından bir sıkıntı hissetmedim. Tabi Rusça orjinalini bilemediğimden karşılaştırma yapmam mümkün değil.
Klasik Rus edebiyatı öğeleri taşıyan Puşkin Tepeleri'ni merak eden varsa, tereddüt etmeden okumasını tavsiye ediyorum.