Sadece aşk bizi ötekine açar: feragat ve ergime olarak aşk — çöl ve aşk, bu iki mutlaklığın, evrensel edebiyatın şaheserlerinden birini yaratmak için buluşmuş olmaları hiç şaşırtıcı değil.
Hiçbir kelimeyi, hiçbir sözü hatırlamıyorum, ne mutlu ki hepsi silinmiş; sadece yüzündeki ciddi sayılacak ifade kalmış bende, bir de acının yükselişi, bir andan utancın yumruğuyla ezilme ve yok oluşa fırlatılma, zamanın içindeki bir nesneye dönüşme hissi.
“Ruhumun ıstırabı afyondan önceydi./ Yaşamı duyumsamak: nekahet, tükeniş / Teselli veren afyonda arayacağım ben de öyleyse / Şark’ın doğusundaki bir Şark’ı.”
Hepimizin bir şeyler yapmak için kötü sebepleri var, gençken kederlerimiz iğnenin tepesindeki olta mantarı kadar kolayca yön değiştirir; Sarah okumayı, dersleri, düşleri ve yolculukları severdi: insan on yedi yaşında ne bilir ki yolculuklar hakkında, sesini beğenir, sözleri, haritaları beğenir ve sonra da tüm ömrü boyunca o çocukluk hayallerini gerçek hayatta bulmaya çalışır.