Bir Kadın Sûfi

Rabiâ

Margaret Smith
"Kadınlar her zaman dinin en iyi dostları oldukları hâlde, din kadınlara hiç dost olmamıştır” der, Hindolog Moritz Winternitz. Şu bir gerçektir ki; kadının, erkeğin manevî saflığına tehdit gibi göründüğü bütün keşiş ve zahid geleneklerinde kadın nefreti, çağdaşlaşmakta olan toplumların birçoğunda kadının hor görülmesine neden oldu. Ancak insanoğluna saf Allah aşkının sırrını öğreten Râbia gibi kadınlar, toplumda ve dinde çok özel bir yer edindiler.
"Aşk mertebesi rıza, şevk ve ünsü kapsar."
Sayfa 121 - İnsan Yayınları
Reklam
"Hristiyan ya da Müslüman velinin yolu, nefsi terkten, gaybla dostluktan geçer ve veli yolda Allah aşkının ateşiyle ileriler. Şu inancı taşır: Sevdiğindir, ey insan olman gereken Allah'ı seviyorsan Allah, tozu seviyorsan toz."
Sayfa 223 - İnsan Yayınları
Çölü çiçek yapan sensin Senden başka kimsem yok Sen içimde neşemsin Benden razı olman tek emelim İşte benim tek mutluluğum
Sevdiğindir, ey insan olman gereken Allah’ı seviyorsan Allah, tozu seviyorsan toz.
Sayfa 223Kitabı okudu
Kim "kadınım; "erkeğim” ya da "bir şeyim" diye düşünürse, Bu kişiyle şeytan konuşmaktadır. Therigata Sözlerinden. (Budist rahibelerinin Şarkıları)
Reklam
"Allah ilmine ulaşmamış kişiler insan olma mertebesine layık değillerdir. Hala hayvana benzerler. Bu ilme ulaşan kişi mahlukatın kusursuzluğunu temsil eder. Bireysel ve kişisel varlığı, Mutlak Varlık içinde erir, okyanusta bir damla, güneş ışınlarında bir zerre, bütünde bir parça olur."
Sayfa 178 - İnsan Yayınları
Bir gün çok sayıda velî , Râbia'nın bir elinde ateş, bir elinde su hızla koştuğunu gördüler. " Ahiret hatunu nereye gidiyorsun, bunun anlamı ne?" diye sordular. Şöyle dedi: " Cenneti ateşe vereceğim ve cehennemi söndüreceğim ki bu iki perde tamamen yolculardan kalksın ve amaçları belli olsun. Allah'ın kulları korku ve ümit olmadan O'nu görebilirsinler . Cennet ümidi ve cehennem korkusu olmasaydı ne olurdu? Hiçbiri Rabbine itaat etmez, O'na itaatkâr olmazdı."
Sayfa 130Kitabı okudu
Önsöz
Bu biyografinin konusu, erken ölümüne rağmen (M.S. 801) mistisizm ile genel olarak ilgilenenlerin bir süredir, tasavvuf uzmanlarının ise uzun yıllardan beri gerçek bir mistik, ilk tasavvuf ehli arasında eşsiz bir şahsiyet olarak tanıdıkları Basralı Râbia'dır. Yaşamı ve öğretilerini anlatan bu kitabın kaynağını bir iki kısa biyografik yazı ve Arap-Fars yazarların tasavvuf hakkındaki dağınık ifadeleri oluşturmuştur. Kitap, bu Müslüman kadın velinin, bugün elde bulunan kaynakların elverdiği ölçüde kâmil olmayı amaçlayan ilk biyografisidir. Esasında Londra Üniversitesi'nde "Felsefe Doktoru” unvanı için üstlenilen bu biyografinin derlenmesinde İstanbul'dan Prof. Ritter'e ve College de France'dan Prof. L. Massignon'a değerli yardımları için çok şey borçluyum ve bu fırsattan istifade ederek her iki değerli araştırmacıya da teşekkürlerimi sunarım. Bu biyografiyi yazarken sürekli yardımlarım ve öğütlerini aldığım Sir Thomas Arnold'a ve yazılarıyla beni ilk kez tasavvuf çalışmalarına yönelten, kitap için bu konudaki eşsiz bilgileri cömertçe sunan Cambridge'den Prof. Nicholson'a da ayrıca teşekkür ederim. Londra, Haziran 1928 MARGARET SMİTH
Sayfa 8 - İnsan yayınları
Tezkire yazarı Attar Rabia'dan şöyle söz eder: " Uzlet ile halktan ayrılmış biri, sıdk örtüsü ile örtünen kadın , aşk ve özlemle tutuşan, Rabbine yakın olmaya ve rahmetinde yok olmaya âşık, Tanrı ile tevhidde kendini kaybetmiş kadın, erkeklerin ikinci Meryem olarak kabul ettikleri Râbiatu'l-Adeviyye(r.a.)
Reklam
Yaratıcının seyri, beni yarattıklarının seyrinden döndürdü..
"Aşk yolu belli bir din ya da zamanla sınırlandırılamayacağı için, Rabia'nın gösterdiği yol herkese açıktır. Elbette onun mutlak özverisine, fakrına ve zühdüne çok kişi ulaşamayacaktır. Fakat onun yaşamının özü; yani cehennem korkusu ve cennet umudu olmaksızın derin Allah aşkı, hayata geçirilebilir."
Sayfa 19 - İnsan Yayınları
"Ey kalplerin Sevgilisi, Senin gibi yok biri Affet bugün sana günahkar geleni. Umudum, huzurum, mutluluğum Gönlüm sever yalnız seni."
" Ey Aşıklar yukarı. İlelebet dünyayı bırakmak zamanı... Ey gönül aşkının gittiği yere doğru, eş dost uç Dost'a doğru."
" Arzusunu, kalbini ve umudunu, uğruna ilahi şeyleri bıraktığı ve terk ettiği dünyevi şeylere bağlayan sefil adamın çok derdi ve elemi olacaktır. Sonunda dünyevi şeyleri de kaybedecektir. Kartallar yüksek uçar ancak kanatlarına ağırlık bağlanırsa daha fazla yükselemezler. Bunun gibi dünyevi şeylerin ağırlığından kişi yüksek uçamaz yani mükemmele ulaşamaz. "
Resim