Elinizdeki bu roman, taş duvarlar arasına diri diri gömülmüş mutsuz kadınların acıklı serüvenlerinin eşine az rastlanır bir ustalık ve sürükleyicilikle anlatılan hikayesi olduğu kadar; normal hayattan, doğadan koparılan, sevgi ve cinsellikten uzak yaşamaya mahkum edilen kadınların melankoliden maniye ve histeriye varan iç sarsıntılarının, bunalımlarının, çağdaş psikanalizcileri hayran bırakacak ince bir çözümlemesidir. Bu romanda yaşlı bir rahibenin, manastıra kapatılan genç kızlara karşı duyduğu çılgınca eğilimini gösteren sahneleri okurken, histeriye yol açan başlıca etken olarak doyurulmamış cinsel heyecanları ileri süren Freud'u hatırlamamak elden gelir mi?