Müslüman Türk'ün asırları ayağa kaldıran cenkleri ve dünyayı uyandıran uğraşları altında yatan itici kuvvet, dört elle sarıldığı ve uğruna can alıp can verdiği ulvi gayesi idi; Îlâ-yı kelimetullah.
Zira vatan güç isterdi, yürek isterdi, vazife isterdi. Ne ki toprağına da imanına da yararlı olabilmek için, güç kadar, yüreklilik kadar, ihlas, adalet ve insafla yumuşamış tevhitçi bir ruh gerekti.