Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4

Muhyiddin İbn Arabi

Sayfa Sayısına Göre Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hazreti Peygamber aleyhisselâm “Âdem daha toprak ve su arasında iken ben nebi idim.”5 buyurmuştur. Bu sözü ile kastettiği, Âdem henüz toprak ve su arasında iken onun kendi peygamberliğine dair ilmin hasıl olduğudur. Nitekim kendisi her hâlinde Allah'ı zikrederdi. Kendisi hakkında -ki kendisi mutlak olarak doğru sözlüdür- şöyle buyurmuştur: “Benim gözüm uyur, ancak kalbim uyumaz.” Bu sözü ile o fiziksel olarak gözleri uyuduğu zaman dahi kalbinin uyumadığını bildirmiştir. Onun ölümü de böyledir, nasıl ki sadece fiziksel olarak uyuyordu ise, aynı şekilde ölümü de sadece fiziksel ölümdür. Zira Allah onun için “Sen öleceksin.” buyurmuştur. Kalbi nasıl uyumuyorsa, ölmemiştir de. Allah'ın kendisini yarattığı günden beri hayattadır. Hayatı ise kesintisiz bir şekilde yaratıcısını müşahede etmesidir. İşte bu, fiziksel olarak ölmüş olsa bile mânevi olarak asla ölümsüz olan bir hayattır.
Sayfa 423Kitabı okudu
Cehennemliklerin tamamı hesaba çekilir. Cennetlikler cennete girip oraya yerleşince ve orada rablerini görmeyi dileyince sadece rüyetullah için uygun olan bir surette haşredilirler. Allah'ı görüp geri döndükten sonra bu sefer sadece cennette kalmaya uygun bir surette tekrar haşredilirler. Her bir suret öncekini unutturur. İnsan cennete girip oradaki suretleri görünce hangisini diler ve beğenirse o surete girer. Böylece cennette daimi olarak bir suretten diğerine intikal edip durur ve bu durum sonsuza kadar böylece devam eder. Bu da insana ilâhi genişliğin ne kadar sonsuz olduğunu öğretmek içindir. Eğer bunu iyiden iyiye düşünür ve anlarsan, senin şu anda da bu durumda olduğunu kavrarsın. Zira sen her nefeste bir suretten bir diğerine geçmektesin. Fakat alışılmış görüntün bu durumun senden perdelenmesine neden olur. Her hâlinde bir değişim yaşadığını hissetsen bile bunun bir suretten diğerine intikal olduğunu bilmezsin.
Sayfa 440Kitabı okudu
Reklam
Bil ki ruhların hayatları zâtidır, asla ölmezler. Bedenlerin hayatları ise arazidir, ölüm ve yok oluş başlarına gelebilir. Bedenin ruhun hayatından dolayı görünür olan hayatı, yere vuran gineş ışığının ışığı gibidir. Güneşin kendisi ortadan kalkınca ışığı da gider ve yer karanlık kalır. Ruh da böyledir, bedenden ayrılıp geldiği rabbine, “âlimine” gittiği zaman ondan bedene yayılan hayat da kendisini takip eder. Böylece beden cansız bir varlık suretinde kalır. Bu durumda “Falanca öldü.” derler. Oysa biz hakikati itibariyle “Falanca aslına döndü.” deriz.
Sayfa 440Kitabı okudu
Âlemdeki her şey bir diğerine ya üstündür ya da ondan aşağıdadır. Her varlığın üstünde olan da vardır altında olan da. Onlara bu üstünlüğü veren Hak Teâlâ, bunu Allah dışındaki bütün varlıkların muhtaçlık ve noksanlık özelliğini izhar etme hikmeti ile vermiştir. Bu nedenle insan işte bu hakkı kuşatma özelliği ile göklere ve yere üstün geldiği vakit hemen (Göklerin ve yerin yaratılışı insanın yaratılışından daha büyüktür| âyeti geliverir. Gökler ve yer insan üstün geldiği vakit ise hemen “Beni ne göklerim kuşattı ne yerim, sadece kulumun kalbi kuşattı”? hadis-i kudsisi gelir ve her ikisinden de (yani hem insandan hem de gök ve yerden) bu övünme ve üstünlük özelliğini izale eder, böylece hepsi rablerine muhtaç olurlar, nefisleri ve üstünlükleri perdelenir.
Sayfa 469Kitabı okudu
İnsan dua eder, Hak da ona icabet buyurur. Eğer icabetin gecikmesi maslahat gereği ise o zaman Hak icabeti geciktirir. Bu noktada mümin, işin Hakk'a kalan kısmı ile ilgilenmez. Eğer maslahat icabetin süratli olmasını gerektiriyorsa icabet süratli olur. Eğer kulun duasında istediği şeyin birebir verilmesi maslahata uygun ise Hak onu verir, kâh derhâl verir kâh bir süre sonra verir. Eğer maslahat kulun istediği şeyi birebir vermek değil, bir başka şey ise, o zaman Hak kula, maslahatına uygun olanı verir. Hak Teâlâ mümin kuluna, ancak onun için hayırlı olanı verir. O hâlde sakın ola sen bu işin Hakk'a kalan kısmı ile ilgilenip de cahillerden olmayasın.
Sayfa 471Kitabı okudu
Kalbin Allah'tan başkası ile meşgul olması onun yüzeyinde bir pas gibidir, çünkü Hakk'ın o kalbe tecelli etmesine engel olur. Zira ilâhi makam devamlı surette tecelli eder, onun bizden perdelenmesi tasavvur edilemez. İşte bu kalp başka şeyleri kabul ettiği için, ilâhi tecelliyi övgüye değer şer'i hitap tarafından kabul etmemiş, bu yüzden de bu kalbin ilâhi tecelli dışındaki şeyleri kabul ediyor olması Hazreti Peygamber aleyhisselâm tarafından “paslanmak”, Kur'ân tarafından da örtülmek, kılıflanmak, körelmek gibi sıfatlarla ifade edilmiştir. Yoksa Hak sana ilmin kalpte olduğu bilgisini verir, ancak bu durumda kalp Allah'tan başkasının bilgisi ile doludur. Oysa Allah'ı bilen zâtlarda kalp Allah iledir. Demek ki kalpler yaratılışları itibariyle sap ve parlaktırlar ve ebediyen öyle kalırlar.
Sayfa 483Kitabı okudu
Reklam
29 öğeden 21 ile 29 arasındakiler gösteriliyor.