Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4

Muhyiddin İbn Arabi

Most Liked Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 Posts

You can find Most Liked Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 books, most liked Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 quotes and quotes, most liked Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 authors, most liked Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 reviews and reviews on 1000Kitap.
Mümin insan, korkusu ve ümidi eşit olan, biri diğerine baskın çıkmayan kişidir. Çünkü mümin her şeyi kendi mahalline koyar. İnsanın ilk yaratılışı zayıftır, zayıflığından dolayı da nefsinde korku önceliklidir. Sonra bu zayıflığın ardından kuvvet kazanır, böylece kuvveti ile birlikte ümit gelir. Çünkü ilimlerde ve yorumlarda nazarı, düşüncesi kuvvetlenir, Hak Teâlâ'dan yana ümidi büyür. Ancak akıl sahibi insan ümidi, yerinden taşacak şekilde aşırıya vardırmaz. Akıl sahibi ve ârif insanda korkuyu işe koşmayı gerektiren bir durumda ümidin kuvveti akla gelecek olsa, o kimse ümidi tek başına hüküm verme makamından azleder, onun yanına korkuyu da ortak kılar. İşte mümin budur, o her daim böyle kalmaya devam eder, ta ki zâtı Allah dostu velilerin, teşri ve risâlet kapısının kapanmış olduğu ve sadece ilâhi ilimlere ve sırlara sahip olmada seçkinlik kapısının açık kaldığı şu Muhammedi zamanda nübüvvet mirasında ulaştıkları kemal derecesine ulaşana kadar bu böyle sürer.
Sayfa 411Kitabı okudu
Kur'ân'ın bizzat kendisinin içerisinde dahi bazı süre ve âyetler diğerlerine üstündür, oysa Kur'ân'ın tamamı hiç kuşkusuz ki Allah Teâlâ'nın kelâmıdır. Mesela Âyetü'lkursi Kur'ân'ın efendisidir, ama o da Kur'ân'dır. Böylece burada öğreniyoruz ki akli nazarın gerektirdiği hikmet, doğru değildir, Allah Teâlâ'nın işlerde câri olan hikmeti sahih olan hikmettir ve bu hikmet akli değildir, akledilmez. Haddizatında bu hikmet bilinmiyor ise bile, meçhul de değildir, fakat yine de salt fikir ve nazar ile tespit ve tayin edilemez. İmdi bizler âlemde seçim ve üstünlüğün mevcut olduğunu, hatta bizler için şeriatta belirlenmiş olan zikir ve dualarda bile bir üstünlüğün söz konusu olduğunu gördüğümüz zaman anlarız ki burada varlıkların kendilerinin ötesir de makul bir durum söz konusudur ve bu durum iradenin ta kendisidir, tek bir şeydeki ve eşit şeylerdeki üstünlük işte orada zuhur eder. Oysa bir olan üstünlük ile nitelenmez, eşit olan da nitelenmez. Bu durumda öğrenmiş oluruz ki Allah Teâlâ'nın sırrı meçhuldür, onu kendisinden başkası bilemez.
Reklam
Şüphesiz Allah Teâlâ insanların mutlak surette ona muhtaç olduklarını, fakirliğin ise onlardan meydana geldiğini haber vermiştir. Biz biliriz ki Hak Teâlâ kendisine muhtaç olunan her şeyin suretinde ortaya çıkar. Fakir ise hikmete uygun olarak belirlenen yerlerdeki sebeplere sarılan, onları dışlamayan kimsedir. O her şeye muhtaç olan ama hiçbir şeyin kendisine muhtaç olmadığı kimsedir. İşte o kimse muhakkik âlimlere göre hâlis kuldur. Çünkü Allah Teâlâ hakkın duyduğu kıskançlık nevinden (Ey insanlar!) buyurmuş, hitabı mümin ya da başkasına mahsus kılmamııştır. Allah Teâlâ bu âyette (Siz Allah'a muhtaçşsınız) sözüyle muhtaç olunan her şeyi kendisine künye olarak vermiştir. Yani, sizin muhtaç olduğunuz şeyler bize aittir ve isteğimize bağlıdır. Bize ait olan da ancak bizden talep edilebilir. Öyleyse muhtaçlık da bizedir, eşyaya değil.
Sayfa 291Kitabı okudu
Demek ki dünya imar edilecek bir yer değil, geçip gidilecek | (tâbir edilecek) bir köprüdür. Aynı şekilde insanın uykuda gördüğü rüya da gerçek ömür değildir, tâbir edilecek suretlerdir, uyandığı zaman rüyada gördüğü şekleri karşısında bulamaz. Rüyada hayır, şer, evler, yolculuklar, diyarlar, iyi ve kötü hâller görebilir, ama tâbir ilmini bilen kimsenin bunları tâbir etmesi gerekir ki bu tâbir sonucunda o kişi, “senin rüyan şuna, şuna delâlet ediyor” der. İşte dünya hayatı da böyle bir uyku hâlidir. İnsan ölümle âhiret hayatına intikal ettiği zaman dünyada ona ait olan, elinin altında ya da duyu idraklerinin kapsamında olan ev, aile, mal gibi şeylerin hiçbiri onunla birlikte âhirete intikal edemez. Aynı durum uykusundan uyanan kimsenin uykusunda gördüğü, dokunduğu şeylerin hiçbirini uyandığında görememesi, onlara dokunamaması gibidir. Bu yüzden Allah Teâlâ bizim gecede ve gündüzde uykuda olduğumuzu ifade etmiştir. Uyanma âhirette olacaktır. Orada rüya tâbir edilecektir.
Sayfa 142Kitabı okudu
(Ve orada rızıklarını takdir etti(Fussilet,10): Allah Teâlâ bu yeryüzünde, oranın rızıklarını takdir etmiş, bunları ölçülü kılmıştır. Dolayısıyla hiçbir canlı, kendisine takdir edilmiş olan rızkı tamamlamadan ölmez. Rızıkların takdir edilmesi iki türlü anlaşılabilir. İlkine göre bundan kasıt rızıkların miktarlarını takdiri, ikincisine göre ise vakitlerinin takdiridir. Buna göre Allah Teâlâ rızıkların vakitlerinin ve ölçülerinin takdirini vermiştir. Zira rızık, varlıktaki bekası ancak rızık ile kaim olan bütün varlıklara takdir edilmiştir. Bu rızıklardan biri de gökteki vahyin kendisidir. Yerdeki rızık gökteki emr gibidir. Yerde rızkın takdiri, gökteki vahiy gibidir ki bu onun aynıdır, ondan başka bir şey değildir. Allah Teâlâ her bir göğe emrini vahyetmiştir ki bu emri, her göğün rızkının takdiridir. Yerde de yerin rızkını takdir etmiştir. Yerdeki rızık, cisimlerin kendisi ile kaim olduğu şey, gökteki rızık ise ruhların kendisi ile kaim olduğu şeydir. Nitekim “Gökte rızkınız vardır” (Zâriyât, 91/22) âyeti bunu ifade eder. Bütün bunlar rızıktır ve amaç, yaratılmış her varlıkta muhtaçlığın oluşması, ihtiyaçsızlık (müstağnilik) sıfatının sadece Allah Teâlâ'ya mahsus kalmasıdır.
Sayfa 487Kitabı okudu
Allah seni teyit etsin, bi ki âlim zâhiri ve bâtını bilen olduğu kadar her ikisini kendisinde birleştirmeyen kimse ise seçkin âlim olmadığı gibi seçilmiş âlim de değildir. Çünkü bilgin hakikati gereği sahibini bilgisine aykırı davranmaktan alıkoyar. Eğer insan bilgili olduğunu iddia eder fakat akla ve şeriata göre yapması zorunlu bir işin aksine
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
34 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.