Reformcu Sultan 2. Mahmud

Muammer Yılmaz

Reformcu Sultan 2. Mahmud Gönderileri

Reformcu Sultan 2. Mahmud kitaplarını, Reformcu Sultan 2. Mahmud sözleri ve alıntılarını, Reformcu Sultan 2. Mahmud yazarlarını, Reformcu Sultan 2. Mahmud yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yed-ı Vahid:
Yed-ı Vahid uygulaması özellikle İngiliz tüccarlarını son de­ rece rahatsız ediyordu. Nitekim İngiliz elçisi Yed-i Vahid usulü ile ticaret serbestisine konmuş engellere şiddetle çatmakta; "Türkiye'de ürün yetiştirenler, bunların fiyatlarını tespit etmek­ te yegane hakim olan imtiyazlı kimselere satmak mecburiyetin­ de kaldıkça, Türk sanayiinin geriliğe mahkum kalacağını" iddia etmekte idi. Kısaca, Yed-i Vahid usulü, İngiltere'nin Osmanlı Devleti'ni, gönlünce sömürmesini engellemekte idi.
Avrupa'da sanayi inkılabının neticesi olarak daha fazla ham­ maddeye ihtiyaç duyulmaya başlaması üzerine, Osmanlı Hükü­meti de 1826'dan itibaren, hammaddesini dışarıya çıkararak es­nafın işsiz kalmasını önlemek maksadıyla bir nevi himaye sistemi olan Yed-i Vahid (tekel) usulünü uygulamaya koydu. Sistemin ayrıca yeni kurulmuş olan Asakir-i Mansure-i Muhammediyye ordusuna kaynak bulmak ve üreticinin mahsulünü ucuza satarak aldanmasını önlemek gibi gayeleri de bulunuyordu.
Reklam
Amerikan mis­yonerleri, Osmanlı ülkesinde Ermeni ve Rumları kışkırtıyorlardı. Bu arada Türkiye'den Amerika'ya göç edip yerleşen Ermeni ve Rumların Türkler aleyhinde geniş etkinliklere girişmeleri sonu­ cunda Amerika'da Türk düşmanlığı başlamış bu da her iki devlet arasındak i ilişk i leri ciddi biçimde sarsmıştı. Bütün bunlara rağ­ men Osmanlı Devleti, iç savaşta ABD'yi destekledi; buna karşılık onlar da Girit ayaklanmasında yansız bir politika izlediler. Bugün ise Türk-Amerikan ilişkileri inişli çıkışlı devam ediyor.
1830 ABD-Osmanlı İmparatorluğu Dostluk ve Ticaret Antlaşması
Her iki ülke tacirleri gümrük vergisi verecekler, Amerikan yurttaşları Osmanlı ülkesinde herhangi bir suç işledikleri zaman Osmanlı güvenlik görevleri tarafından tutuklanmayacaklar, ancak öteki yabancı devletlerin yurttaşlarına ( vatandaşlarına)uygulandı­ğı üzere, elçilikler ve konsolosluklar tarafından muhakeme edilip cezalandırılacaklar, ABD'nin ticaret gemileri Karadeniz'e girip çıkabilecek, gerek Amerika'da gerekse Türkiye'de Osmanlı savaş gemilerinin yapımında gerekli olan kereste Amerikalılar tarafıjdan sağlanacak, Amerika'da inşa edilecek gemilerin fi lyatları, aynı niteliklere sahip Amerikan gemilerinin fiyatlarından fa zla olma­yacaktır (Gizli madde). Bu antlaşmanın imza edilmesinden sonra her iki devlet, bir­birlerini resmen tanımış oldular. Osmanlı Devleti, bu antlaşmayla sadece gemi inşasına karşılık Amerika'ya da kapitülasyon vermiş oldu.
Rum ayaklanmasının, Avrupalı devletlerin yardım ve destek­leriyle yayılmaya başladığı bir dönemde, Kaptan-ı Derya Meh­met Hüsrev Paşa başta olmak üzere, Osmanlı devlet erkanı ABD ile resmen ticari ve siyasi bakımlardan ilişki kurmak için harekete geçti. Bunun üzerine Amerika, iki devlet arasında ticari ve siyasi ilişkilerin kurulması için harekete geçti ve bu amaçla Akdeniz'de bulunan donanmasını, Osmanlı donanmasını ziyaret için İzmir limanına gönderdi (20 Ağustos 1825).
1830 yılında Cezayir'in kaybedilişi ile ilgili halk türküsü
Gemiler çürük tahta dayanmaz Yiğitleri gaflet bastı uyanmaz Aman Allah buna canlar dayanmaz Sokakları mermer kaplı Cezayir Güzelleri hilal kaşlı Cezayir
Reklam
Cezayir, korsancılık, Ingiltere:
1815'de toplanan "Viyana Kongresi'', İngiltere'nin önerisi ile korsanlığa son verilmesini karar altına aldı. İngiltere, bu kararın yürürlüğünü sağlamaya memur edildi. 1816'da Lord Exmont komutasında büyük bir İngiliz filosu, korsanları cezalandırmak üze­ re harekete geçerek Cezayir'i topa tuttu ve Dayıların gemileri­ ni batırdı. Böylece deniz kuvvetlerini tamamen yitiren Cezayir Dayıları, İngiltere ve Hollanda ile Cezayir'de esir bulunan Hris­ tiyanların salıverilmesi ve Hollanda ticaret gemilerine saldırma­maları, İspanya'dan alınan esirlere kurtuluş parasını ve donanma masraflarını vermeyi kabul etti.
Cezayir, Osmanlı padişahının atadığı "Beylerbeyi"ler tarafından yönetilmekte idi. İlk olarak Barbaros Hayrettin Paşa bey­ lerbeyi olarak atanmıştı. Fakat daha sonra Osmanlı Devleti'nin zayıflaması sonucunda merkezi otorite de zaafa uğramış, Yeniçeri ocağı ileri gelenleri tarafından seçilen Dayılar, yönetime hakim duruma gelmişlerdi. Gittikçe kuwetlenen bu Dayılar, Vali 'nin işlerine karışmaya başladılar. Bu zorbalardan Baba Ali, 1799'da, Vali'yi kaçırtarak Cezayir'in idaresini tamamen eline aldı. Os­manlı Devleti, bu oldu bitti olayını tanıdı ve bundan böyle Ceza­yir'in idaresi maalesef Dayılar tarafından görülmeye başladı.
1823 Erzurum Barışı
Mahmut Celaleddin Paşa kumanda­ sındaki Osmanlı öncü kuwetleri, Toprakkale'yi kuşattılar. Şahın oğlu Abbas Mirza, aşiretlerin de yardımıyla bu kuvvetleri yenme­sine rağmen (Mayıs 1822), ordusunda çıkan kolera salgını yüzün­den şaşkına döndü. Ordusunun büyük ölçüde kayıplara uğraması nedeniyle geri çekilmek zorunda kaldı. Öte yandan Irak cep­hesinde de kolera salgını başlamıştı. Gittikçe yayılıp genişleyen Rum ayaklanmasıyla uğraşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti de İran ' la savaşı sürdürmek istemiyordu. Böylece her iki devlet temsilcileri Erzurum'da bir toplantı düzenleyerek barış görüşme­ lerine başladılar. Nihayet iki taraf temsilcileri, 1746 yılında imza­lanan barış antlaşması kapsamı Dördüncü Murat devrinde 1639 yılında imzalanan "Kasr-ı Şirin Antlaşması"nın şartları esas alı­narak 28 Temmuz 1823'de "Erzurum Barışı" imzalandı. Bu yeni antlaşmadan sonra, artık Türkiye ile İran arasında savaş olmaya­ caktır.
İran saldırıları:
Feth Ali Şah, Tepedelenli Ali Paşa'nın ve Mora Rumları'nın isyanı dolayısıyla da, taarruz vaktini iyi ayarlamış, fırsatı ganimet bilmişti. 1821 yazına doğru sınır tecavüzlerini iyice hızlandırın­ca, Bağdat ve Erzurum taraflarında iki ayrı cephe açıldı. İranlı­lar, Bağdat cephesinde üst üste yenilmelerine rağmen, Erzurum cephesinde başarılı oldular. Toprakkale, Erzurum, Erciş, Bitlis ve Muş'u işgal ettiler.
65 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.