Mucit, insanlık için faydalı olacak bir şeyi ya da bir aygıtı, mesela uçak, radyo ya da tıraş bıçağını icat eder veya keşfeder. Bir yaratıcı ise, kendisi dışında hiçbir şey keşfetmez. Onun resmine ya da şiirine kattığı şey kendinden gelmelidir.
"Ancak lümenistik üslubun en büyük temsilcisi Hollandalı dahi bir ressam olmuş, bu üslup adeta sihirli bir değnek ile ressamın insan ruhunu ortaya koyacak yaratıcı gücüne dokunmuştur. Bu üstad Rembrandt Van Rijn'dir (1606- 1669). "
Oysa kişisel olmayan günbatımı da bazen güzeldir. Büyük baş hayvanlarını güden bir köylü ya da arabasını saatte yüz kilometre hızla kullanan bir şoför, bu güzel gurubu görmeyecektir. Öte yandan büyük İtalyan şair Dante, günbatımı karşısında evinden uzak bir gemicinin sıla hasretini duymuştur. Eilhemius, gök yüzünü yakan bir büyük alev görür. Denebilir ki bir günbatımının güzelliği ona bakanın hayal gücü ve duyarlılığından ortaya çıkan bir tepkiden başka bir şey değildir. Bu tepki güzellik anlayışımızın bir ürünüdür.
Bir resimde önemli olan tuval, yağlıboya ya da suluboya tekniği, anatomik yapı ya da ölçülebilir herhangi bir unsur değil, resmin hayatımıza getirdiği beşeri katkı, duyularımız, duygularımız ve hayal gücümüz üzerinde yaptığı etkidir.