Ve beni dışarıda, her yandan üstüme saldıran bir dünya karşılayacak. Her yandan görüntüler sesler kokular hızla gelip bedenime saplanacak. Daha evden sokakla biten küçük bahçeye adımımı atar atmaz bu kımıltı dolu, durmadan sesler çıkaran, kokular salgılayan dünyayla çaresizce karşı karşıya kalacağım. Bu sesler görüntüler kokular sağanağının içinde hangilerinin benimle ilgili olduğuna karar vermek, benimle ilgili olanlar karşısında hangi tavrı takınacağımı seçmek, seçtiğim tavrın gereğini yapmak, yaptığım şeyin sonuçlarını görmek, bununla ilgili bir değerlendirmede bulunmak ve bunları biteviye tekrarlamak durumundayım.
Durmadan değişen bir dünya içinde bu değişime uyum sağlamaya çalışacağım. Uyum sağladığımı sandığım her an yaşam yeniden değişmiş olacak. Her şey yeniden kurulmuş bulunacak. Ve kurulan her şey muhakkak yıkılacak. Ve bu bitmeyecek. Böylece yaşama asla yetişemeyeceğim. Varlğım sonsuz bir çabalamaya boğuşmaktan ibaret olacak. Durmadan acıyacak. Bütün bunlardan kaçınmam mümkün olmayacak...
Gözlerimi kapatıp beklersem hayallere kapılıyorum. Yaşamaktan yorulunca dolu uykulara dalıyor ve yine görmeye devam ediyorum. Görmekten kurtulamıyorum.
Her ağaç bir yerini bulmuşluktur. Bir ağacın yerini terk ettiği, bırakıp gittiği görülmemiştir. Ondaki o kendinden emin olmak duygusuna gıpta ediyorum.
...ve Resul de yürümüştü, izle doluydu hayatı ve pek çok izler bırakmıştı. Ama böyle olmasın isterdi. Hiçbir kum zerresini oynatmamış, hiçbir suyu bulandırmamış olmak isterdi...