İnsan bedeni boşluksuz bir yaradılışa sahip değil. Onu bir tümlüğe ulaştırabilir miyim? Bu müşkül bir iş. Boşluktan arınmış, tam, yekpare, bir kaya bloğu gibi. Boşluğa…yani kendi hükmünde olmayan bir yer oluşmasına asla izin vermeyen, bunu hoyratça engelleyen deniz gibi bir birliğe, tektüreliğe ulaşmalıyım. Böylece kendimi tamamlamış olacağım.
Renkler kokular sesler tatlar dokunuşlar durmaksızın beynimin içinde patlayacak küçük paketçikler halinde bedenime sızacaklar. Sanıyorum tüm bedenim açık kapılarla dolu. Bunu tuhaf ve korkunç buluyorum. Birçok renkler görüntüler kımıltılar biçimler davranmalar akma ve durma büyük ve küçük köşeli ve yuvarlak girgin ve sivri ve ölgün ve bulanık şeyler her şeyler sadece gözlerim açık olduğu için beynime akıyor. Gözlerimi kapatıp beklersem hayallere kapılıyorum. Yaşamaktan yorulunca dolu uykulara dalıyor ve yine görmeye devam ediyorum. Görmekten kurtulamıyorum.
Kazanmayı öğreniyordum. Yönetimimse basitti; kendi başına davranmak ve susmak. Sanki dünya dinlemek ve bilmek için kulak, etkilemek için sözler ve ağız ve gözler için sergileme işlemlerinden ibaretti, öyle göründü bana bir an.