Risale Okumaları 2 - Büyük Buluşma

Metin Karabaşoğlu

Risale Okumaları 2 - Büyük Buluşma Sözleri ve Alıntıları

Risale Okumaları 2 - Büyük Buluşma sözleri ve alıntılarını, Risale Okumaları 2 - Büyük Buluşma kitap alıntılarını, Risale Okumaları 2 - Büyük Buluşma en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Asla bunları görememiş bir safdil olarak değil, bilakis bunları çok net görmüş bir hikmet ve dikkat timsali olarak Bediüzzaman’ın tavsiyesi, “Hocalara ilişmeyin”dir: Tenkid dahi etseler, Risale-i Nur’un hakkını ve hakikatini müdafaa edin, ama sakın sakın, enaniyetlerinin üstüne giderek, yangına körükle gitmiş olmayın. Bu noktada, Bediüzzaman’ın böylesi muarazaların hususî kalması, yayılmaması, bilhassa matbuat lisanına dökülmemesi, ilgili şahısların ortalıkta isimleriyle deşifre olmaması gibi hassasiyetleri de vardır. Ki, bu hassasiyetlerin nereden kaynaklandığı sorulacak olursa, cevap bellidir elbette: Hakîm ve Kerîm bir Rabbin bizatihi 'Hakim’ ve 'Kerîm’ olarak tavsif ettiği (bkz. Yâsin ve Vâkıa süreleri) Kur’ân-ı Azîmüşşan’dan ve onun mübelliği Resül-i Ekrem aleyhissalâtu vesselâmın sünnetinden! “Ve izâ merrü bi’l-lağvi merrâ kirâmen” ve “İdfa’ billetî hiye ahsen” âyetleri, niye hafız olmadığımız halde ezberimize kazınmış acaba? Risale-i Nur’da harice, hususan sair ehl-i dine karşı tavrımıza dönük bir tavsiye olarak ısrarla zikredildiği için tekrar tekrar okunduğundan, değil mi? Ki bu son âyet ile Rabbimiz ne güzel buyuruyor: “Sen en güzel yol ile sav! Bakarsın, senin ile arasında düşmanlık olan kişi. Sanki sıcacık bir dost oluvermiştir.” ‘Dost’ların sayısını arttırmalı. . .
Sana Vurana Vurmamak
Özetle, savcıya söylediği şudur; (1) Bize karşı yeni bir eser neşretmeye kalksan, bir kere, bu hizmet-i imaniyemiz aleyhine bir faaliyet gibi görüleceğinden, ehl-i imanın nefret ve beddualarına uğrarsın. (2) Sen eser neşredince, hizmetimize taraftar olan hamiyetkâr insanlar da boş duracak değiller. Onlar da, senin eserine karşı eser
Reklam
Bu risalede, Allah’ın güzel isimleri arasında 'İsm-iAzam’ olarak çalışılan altı esmâ-i hüsnâdan Kuddüs, Adl, Hakem ve Ferd isimleri sözkonusu olduğunda ‘bir ism-i Azam veya İsm-i Azam’ın altı nurundan bir nuru olan...’ ifadesini kullanıyor Bediüzzaman. Sıra Hayy ve Kayyum isimlerine geldiğinde ise, bu ifadeye bir ilavede bulunuyor: 'İsm-i Azam veyahut İsm-i Azam’ın iki ziyasından bir ziyası veya altı nurundan bir nuru olan.; Altı ism-i âzamdan son ikisine, Hayy ve Kayyum’a gelindiğinde karşımıza çıkan bu ‘iki ziyasından bir ziyası’ ilavesi, müzakeremiz esnasında ziyadesiyle düşündürmüştü bizi.
O, Kebîr-i Kâmil idi. Onun için, celâle karşı tesbih ve cemale karşı hamd ettiğimiz gibi, celâl ve cemalin beraberce varlığı demek olan kemâle karşı tekbir getiriyor; o tekbir ile, hem O'nun mutlak büyüklüğünü, hem O'nun büyüklüğü karşısında yaratılmışlar olarak hepimizin mutlak küçüklüğünü kabul ve ilan ediyorduk. Ezana da namaza da Allahuekber ile başlamamız bundandı işte. "Allahuekber" bu yüzden O'nu tanımanın zirvesi idi. Kulluğun zirvesi olan namaza davetin adı olan ezan da bu yüzden onunla başlıyor, namazın kendisi de aynı sırdan dolayı onunla başlıyor ve namazın her bir rekatinde beş defa "Allahuekber" diye bu sırdan dolayı söyleniyordu.
1996 YILINDA KÖPRÜ DERGİSİNDE yayınlanan “Bilime Nasıl Bakmall?” başlıklı bir makalem yayınlanmıştı. Bu makalede, Muhakemat’ta yer alan “Feyâ li’l-aceb..! Köle efendisine.. ve hizmetkâr reisine veled pederine nasıl düşman ve muarız olabilir? Halbuki İslâmiyet fünunun seyyidi ve mürşidi ve ulüm-u hakikiyyenin reis ve pederidir” sözünü izah bâbında, şu cümleleri yazmıştım: “Bu ifade, onun dünyasında bilim ve dinin yeri konusundaki netliğin delilidir. Burada açıkça, bilim-orijinal ifadeye sadık kalırsak ‘fenler’-ile İslâm arasında bir eşitler ilişkisi değil; hiyerarşik bir alt-üst ilişkisi Öngörülür. İslâmiyet efendi, fenler onun kölesidir. İslâmiyet reis, fenler onun hizmetkârıdır. İslâmiyet peder, fen onun veledidir. Mürşid olan İslâmiyettir, fenler ise bu mürşidin irşadıyla doğru çizgide kalabilir. Buna göre, Kur’ân’dan aldığı asılların ve usullerin rehberliğinde kâinatı incelemeye girişen bir bilim öngörülmektedir. Vahyi rehber edinmeyen bir bilim ise, “efendisinden kaçmış bir köledir ; baba terbiyesi görmemiş serseri bir çocuktur , Mürşidsiz bir yolcudur
Risale-i Nur nasıl bir eserdir?
Risale-i Nur, yüzü semaya dönük ve ayağı zemine basan bir eserdir; kâinata ve hayata nazar etmekte, ama vahye sırtını dönmeden nazar etmektedir
Reklam
67 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.